EYİNÇ

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

     Mısra, Fedua'nın uzattığı çay fincanını kavrarken sabah olduğundan daha düşünceliydi. Peri, dava, Rüzgâr... Aklı allak bullaktı. Tek bir şeye odaklanması olanaksızdı.
"Doğanay seni aradı mı?" diye sordu Fedua'da battaniyesi ve fincanıyla Mısra'nın yanına kurulurken.
"Hayır. Umrumda bile değil Doğanay şuan desem." Fedua inanamaz gözlerle arkadaşını bir dakikadan uzun süre süzdü.
"Bakma öyle, ciddiyim. Peri'yi terk eder etmez kaçmış işte. Ben aklına gelmemişim bile o korkuyla. Ben ona nasıl güvenebilirim? Onunla bir gelecek kurmak istemem ancak çocuğuma haksızlık olmaz mı? Ben ona gerçek anlamda mutlu bir yuva kurabilmek istiyorum. 'Peki, hâlâ seviyor musun?' diye sorsan geçmiş onca yılın hatrına yardıma ihtiyacı olursa düşünmeden koşarım yanına ama sevemem. Ne Doğanay eski Doğanay ne de ben eski benim. Yıllarca yürekten sevdim onu ama bitti işte. Bitebiliyormuş." Fedua arkadaşına sarıldı. Doğanay'dan hoşlanmayan bir Mısra duruyordu karşısında. Bunun gerçek olabileceği aklının ucundan geçmezdi.



     Pazartesi bürosuna gittikten kısa süre sonra Ada, Yaprak'ın geldiğine haber verdi. İçeri kendinden emin adımlarla giren kadın karşısına oturdu.

"Bir sade kahve alabilir miyim lütfen?"

"Tabii." dedi Mısra "Seni kendi beğenmiş şey." diye tamamladı içinden cümlesini ve Ada'dan kahve getirmesini istedi Yaprak için. Beş dakika boyunca kadının konuşmasını bekledikten sonra dilini yutmuş gibi oturup durmasına içinden küfretti. Caner'in savunma dosyasının üstünden geçmesi gerekiyordu bir kez daha.

"Neden geldiniz?" Ada kapıyı tıklatıp girdi içeri. Yaprak için getirdiği kahveyi önüne bıraktı ve Yaprak'a iğrenerek bakıp çıktı.
"Kahvemi içebilir miyim öncelikle?" uzanıp fincanını aldı ve Mısra'ya içten olmayan bir gülüş atıp içmeye başladı.
"Büronuzu beğendim." dedi etrafı alıcı gözüyle inceleyerek.
"Neden geldiniz?" diye sordu Mısra tekrardan. Yaprak fincanını geri koydu ve ellerini birbirine kenetleyip Mısra'ya ciddiyetle baktı.
"Beni şüpheliler listenizden silmeniz gerektiğini söylemek için geldim. Zaman kaybediyorsunuz. Eğer ben yapmış olsaydım Çağrı için itiraf ederdim. Kendime ondan daha çok değer vermiyorum."

"Ahh! Çok üzgünüm ama buna siz karar veremezsiniz. Dava sürecini de sizle konuşmak zorunda değilim, müvekkilimin iyiliği için." Yaprak bir şey söylemek için ağzını açacakken Mısra kapıyı işaret etti.

"Çıkabilirsiniz. Önerileriniz için teşekkür ederim. Tabii ki değerlendirmeyeceğim."



     Evine dönerken hâlâ içinden Yaprak ile kavga ediyordu. Bu kadar Kasıntı bir kadına Çağrı'nın nasıl aşık olduğunu anlayamıyordu. O kadınla bir ömrü bırak bir dakika bile geçirmek zordu ona kalırsa.

"İyi akşamlar." diye bir ses geldi Rüzgâr'ın bahçesinden ama ses ona ait değildi. Mısra dönüp bahçeye bakınca sarışın genç bir adamın ona el salladığını gördü. Rüzgâr'ın bahçesinde başka bir adam vardı. Rüzgâr'dan başka bir komşu... Onun hep oturduğu sandalyesine oturmuş Mısra'ya sırıtıyordu. Rüzgar gitmiş miydi şimdi? Başka bir şehre hem de. İki sokak ötesine değil. Görmek istediği zaman hemen göremeyeceği kadar uzaklara.  Belki başka bir kadına aşık olurdu. Mısra'yı görmeyince, sesini duymayınca ve artık bir şeyler paylaşmayı bıraktıkları zaman bir şeyler kopup giderdi sonuçta. Belki bir gün yolda karşılaşırlardı. Rüzgâr'ın gözlerinde bir tanışıklık arardı da bulamazdı. Belki Mısra'da tanımazdı. İnsanlar zamanla değişirlerdi sonuçta değil mi? 

     Adam bahçesinden ayrılıp ayakta dikilen Mısra'nın yanına kadar geldi.

"Mısra di mi?" kafasını sallamakla yetindi Mısra.  Yeni komşusu onu nasıl tanıyor olabilirdi ki? "Ben Eyinç." Mısranın elini tutup sıktı. Mısra şaşkın bir şekilde ona bakmaya devam edince "Rüzgâr'ın en sevdiği kardeşi." diye ekledi. 

"Tek kardeşi olduğunu sanıyordum." 

"Tek kardeşiyim zaten. Dolaylı olarak en sevdiği de olmuyor mu?"

"O... taşındı sanmıştım." derin bir 'Oh!' çekti Mısra. Dönmemiş olmasına karşın en azından taşınmamıştı. Bu da önünde sonunda geri döneceği anlamına geliyordu. Mavi gözlerini üzerine dikmiş adama gülümsedi.

"Abim kısa süre sonra tekrar seninle. Merak etme. O dönene kadar bazı işlerini halletmemi ve almış olduğun zor dava için de sana yardımcı olmamı söyledi. Beni yemeğe davet etmeye ne dersin? O kadar açım ki! Senin dönmeni bekliyordum." Mısra'nın elinde tuttuğu anahtarları aldı.

"Şimdi sen sevincini sindirirken ben de senin için kapıyı açarım yengecim."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro