13 GÜL DAHA

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

 "Ada, noterle irtibata geçerek noterin cezaevine gidip benim adıma vekalet çıkarmasını ve bana ulaştırmasını sağlayabilir misin?" dedi endişe belirtisine hâkim olamayarak. Aklı bambaşka bir yerdeydi. Caner'deydi aklı.

"Tabii."

"Gerekli bilgileri Tuğrul Bey'den alabilirsin. Onu ararsın." kapattı telefonu. Caner'den haber bekliyordu. Kağan, Caner'in avukat tuttuğunu ve ağzından laf almak için plan yaptıklarını anlamasın diye, çünkü gayet kurnaz olduğunu söylemişti Caner, buluşmamaya karar vermişlerdi ama Caner telefonlara da cevap vermiyordu. Böyle bir şey yapmaması gerekiyordu. Lara'ya gitmeden önce aramıştı ama açmamıştı. Sonra eve döndükten saatler sonra aramıştı ama yine cevap vermemişti. Mısra endişelenmeye hatta kendini suçlu hissetmeye başlamıştı çünkü plan onundu. Güvenliğinden emin olmalıydı. Masa telefonu çaldı.

"Efendim?"

"Caner Bey geldi Mısra Hanım."

"Hemen al Ada. Bekletme." dedi sanki fizik yazılısından beklemediği halde yüksek not olan bir öğrencinin heyecanla sevinç karışımı duygularıyla. Caner içeri girdi. Daha doğrusu süründü demek daha doğru olabilirdi. Boynu bükük... Yılmış, hayal kırıklığına uğramış... savaşta yenilmiş bir asker edasıyla her adımda yıkılıyor gibiydi. Oturdu.

"Caner Bey?" Caner hiç konuşmadan telefonunu çıkardı, bir şey açtı ve sehpanın üstüne koydu. İnsanların, kuşların uğultu sesleri duyuldu telefondan.

"Ooo hoş bulduk Canerciğim." diye canlı ama antipatik bir sese sahip adamın cümlesi duyuldu. Mısra aynı anda annesinin hasta olduğu zaman zorla içirdiği beyaz renkteki acımsı, kötü bir tada sahip olan ilacı zorla içirmişler gibi yüzünü ekşitti.

"Hiç hoş bulma şimdiden." dedi Caner'in tehditkâr sesi. Bir süre ikisinden de ses çıkmadı.

"Biliyorum." dedi Caner tekrar ve sonra "Her şeyi." diye ekledi.

"Karım ile yasak aşk yaşadığını, onu kullanarak borçlarını ödemek istediğini ve sevgili babacığının gözüne tekrar girebilmek için başka işlere girişmek istediğini ama Leyla'nın gerçek yüzünü öğrendikten sonra defolup gitmezsen her şeyi herkese söyleyerek seni tehdit ettiğini, senin de onu öldürdüğünü..." hiçbir kelimeyi vurgulamadan söylemesine rağmen gayet tehditkardı hâlâ. Mısra bile orada olsa hemen her şeyi itiraf edebileceğini ve kollarını Caner'e kelepçelemesi için uzatabileceğini düşündü. Kağan'ın kahkaha sesleri duyuldu cümle biter bitmez. Mısra Kağan'ın ne kadar itici olduğunu sadece gülüşünden anlayabilmişti. Sesini duymak bile hiç hoşuna gitmiyordu. Kulaklarını tırmalar gibiydi. "Bu iğrenç sesin sahibi... Lara'nın katili." diye düşündü. Şu an sesini duyuyor, aklından iğrenç tipini canlandırıyordu. Gülmek gibi güzel bir eylem herkese yakışmıyordu, yakıştırılmıyordu.  Güzel gülmek çocuk ve temiz kalpli insanlara has bir şeydi ve Kağan hiçbiri değildi.

"Sen çok fazla polisiye film mi izledin anla..." Kağan cümlesini tamamlayamadan Caner lafını ağzına tıktı.

"Biliyorum lan! Şoförüm, bakıcımız birlikte olduğunuzu biliyorlarmış. Şimdi kardeşi..." bu kez Kağan Caner'in sözünü kesti.

"Sen beni salak mı zannettin? Gerçeği duymak istiyorsan iyi dinle. Ben yapmadım!" dedi hakaret eden bir ses tonuyla. Caner telefonunu geri aldı ve kapattı.

"Bu cümleyi söylerken telefonumu işaret ederek sırıttı. Biliyormuş gibi... Bu  şerefsiz çok zeki mi ne anlayamadım. İtiraf almamız imkânsız." diye yakındı Caner. İtiraf alacaklarından emindi. Bu palana çok güveniyordu.

"Planımızı birine anlattınız mı?" diye sordu Mısra hemen. Aklındaki şeyin olmamasını umuyordu.

"Telefonda anneme anlatmıştım. Yoksa annemden mi..." devamını getiremedi cümlesinin. Artık kime güvenmeliydi onu da bilmiyordu.

"Hayır Caner Bey. Annenizden elbette şüphelenmiyorum. Nerede konuştunuz?"

"Evimde." Mısra korktuğu cevabı almıştı işte.

"O halde bu adam evinize ya böcek yerleştirdi ya da gerçekten zeki ve tedbirli biri."

"Peki ne yapacağız?" diye ürkekçe sordu Caner. 

"Savunma dosyanızı hazırladım Caner Bey. Daha önce bir suç işlememiş olmanız, sicilinizin temiz olması çok işinize yarayacak mahkemede. Yakın komşularınız, arkadaşlarınız ve akrabalarınızın da daha önce aranızdaki bir tartışmaya dahi tanık olmadıklarına dair şahitlik edecek olmaları da lehimize. Kağan ile Leyla Hanım'ın yasak bir aşk yaşadıklarını da kanıtladıktan sonra zaten Kağan bir numaralı şüphelileri olacaktır." diye rahatlatıcı, yatıştırıcı bir açıklamada bulundu Mısra. Uyumakta zorluk çeken bebeğine ipeksi sesiyle ninni söyleyen anne şefkati ile söylemişti. Caner burnundan derin bir nefes aldı ve ağzından uzunca bir "Of!" şeklinde geri verdi aldığı nefesi.

"O zaman mahkemede görüşürüz."

"Görüşürüz Caner Bey. Bu arada evinizde kalmamak şu sıralar için güvenliğiniz için daha iyi olacaktır. Yalnız kalmayın." 

"Ben de öyle düşünmüştüm." el sıkıştılar ve Caner  aynı adımlarla terk etti büroyu. Tedirgindi, korkuyordu... Kendi için değil, kızı için. Caner çıktıktan kısa bir süre sonra Büronun kapısı çalındı ve içeri Ada girdi. Yalnız değildi. Elinde kırmızı güller ile. On üç kırmızı gül ve yüzünde aptalca bir sırıtış.

"Bu güller sizeymiş." dedi heyecanla. Gülleri Mısra'ya uzattı.

"Kim getirdi?

"Bilmiyorum. Ben yokken masama koymuşlar. Bu arada kamera kayıtlarına da baktım ama her kimse görünmemek için elinden geleni yapmış." Mısra gülleri aldı. Kameraları tekrar yaptırırken tek düşündüğü Kağan'ın görüntülere takılmasından çok güllerin sahibini görme ümidiydi ama hayal kırıklığına uğratmıştı o da Mısra'yı.  Ada, bir Mısra'ya bir nota bakıp sırıtıyor, notu okumak için deli oluyordu. İçinden notu Mısra'nın elinden kapıp okumak geliyordu. Gülleri masasının üstünde görünce bir an çok sevinmiş ve kendine geldiğini zannetmişti. Güllerin arasındaki kartta Mısra'nın adını görünce hayal kırıklığına uğramış olsa da bu da onu heyecanlandırmıştı. Mısra'nın bir sevgilisi vardı ve o bunu bilmiyordu. Büyük haksızlık! Kartta yazılı notu okumak için içi içini yese de okumasının doğru olmayacağını düşünerek okumamış ve kararından vazgeçmemek için gülleri aldığı gibi Mısra'nın yanına getirmişti. Tabii kamera kayıtlarına bakamadan da edememişti. Mısra Ada'ya "Hadi sen çıksana." dercesine bakınca okumadığı için pişman olmuştu bile. Mısra'ya sinirli bir bakış fırlatıp çıktı. Mısra notu aldı. Nedense güller ve not onu meraklandırmaya ve heyecanlandırmaya başlamıştı. 

"Mısra, bu on üç gülü görmeye alışsan iyi edersin bence. Bir müddet daha görebilirsin. Umarım iyi bakıyorsundur güllere. Şunu bil ki herkes ve her şey seni bana, kaderine getiren birer yol sadece. Bana geleceksin. Kaderine." şaşkınlıkla nota baktı. Meydan okur gibiydi... Bir şey emreder gibi... Gelecekten haber verir gibi.


Gül olayının fazla uzadığının farkındayım. Güllerin ilk geldiği bölümde beş-altı bölüm sonra kimden geldiğini öğreneceğinizi söylemiştim ama bu bölümden dört bölüm sonra öğreneceksiniz. Taslak altında beş bölümüm var ve hemen yayımlamamak için zor tutuyorum kendimi. Ama heyecanlanacağınızı düşündüğüm bölümler var. Bu Ilgın davasının sizi şaşırtacağını düşünüyorum. İyi okumalar. 😘😘😘

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro