ESKİLERDEN

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

      İki kız erkenden kalkmışlardı. Mısra bej rengi altın düğme detaylı blazer ceket pantolon takımını, aynı renk v yaka tişörtünü, koyu kahverengi rugan stilettosunu giymiş ve Fedua'dan uzun kumral saçlarını fiyonk yapmasını istemişti. Fedua A kesim sarı kısa saçlarını düzelttikten sonra yanında getirdiği lacivert yırtık kot pantolon, gri bluz ve yeşil kısa deri ceketini geçirdi üzerine. Makyajlarını tamamladıktan sonra sessiz adımlar ile çıktılar odalarından. Mutfaktan çatal bıçak sesleri geliyordu.



     Saat dokuz buçuktu, Zahir hâlâ uyuyordu. Ders vermek onu artık çok yoruyordu. Tarih öğretmeniydi. Öğretmenliğinin ilk yılında Malatya'da bir okula atanmıştı. Çocukları ortaokula geçtikten sonra Antalya'da devam etti. Sekiz yıl aynı okulda çalıştıktan sonra beş yılda Bitlis'te ve Elazığ'da devam etmiş ve geçen yıl emekliliğini isteyip Antalya'ya dönmüştü ailesi ile ve burada Halk Eğitim Merkezi'nde  mezuna kalan öğrencilere öğretmenlik yapmaya başlamıştı. Ne kadar yorulsa da öğrencilerinden de ayrılmak  istemiyordu. Tatlı bir yorgunluktu bunlar onun için. 



     Sennur kahvaltıyı hazırlıyordu. Kızlar sessiz adımlar ile mutfağa girdiler. Mısra arkadan annesine yaklaştı.

"Günaydın!" dedi canlı bir ses ile. Sennur irkilerek arkasına döndü baş parmağı ile damağını kaldırdı. Diğer elindeki çaydanlığı tezgaha koydu. Mısra'nın koluna vurdu birkaç kez. Dün yapılanlar çoktan unutulmuştu. Sennur'da Mısra'da kin tutmazlardı birbirlerine. Çok fazla didişirlerdi ama ertesi gün unutulurdu çok kez.

"Kaç kere dedim 'Yapma şunu.' diye. Korkudan öleceğim bir gün bak." diye azarladı her zamanki alışılmış cümleler ile. Ardından kızları süzdü.

"Hafta sonu ne bu hazırlık sabah sabah? Senin işin öğleden sonra değil miydi? Fedua sen de bugün hastaneye gitmeyecektin hani? Beraber kahvaltı etmeyecek miyiz?" diye birbiri ardına sıraladı sorularını. 

"Liseden bir arkadaş ile buluşacağız. Ben oradan notere Fedua'da  akşam yemeğine kadar eve gelecek." diye açıkladı Mısra.

"Baş başa bir kahvaltı yaparsınız siz de." dedi Fedua bu durumun güzel bir yanını bularak.

"Offf! Tamam da kahvaltı yapsaydınız bari."

"Biz biraz erken çıkıyoruz ki kahvaltımızı da orada yapalım."

İkisi de Sennur'un yanağına birer öpücük kondurdular gönlünü almak için. Sennur en çok hafta sonu kahvaltılarını severdi. Uzun süre kahvaltı masasında beraberce oturur ve bir yere geç kalma telaşı olmadan sohbet ederlerdi. Belli ki bugün istediği gibi olmayacaktı.



     Saat ona yaklaşınca Peri'nin söylediği kafede karşılıklı oturdular ve serpme kahvaltı menüsü sipariş ettiler. Peri'nin gelmesine daha bir saat vardı neredeyse. Peri'nin kimin ile nişanlandığını tahmin ettiler kahvaltılarını bitirdikten sonra çaylarını yudumlarlarken. 

"Hani biz son sınıfken onuncu sınıflardan bir oğlan vardı Peri'ye teklif gönderen sakın o olmasın." dedi Fedua ve bir kahkaha patlattı.

"Yok. Kesin kendi gibi narsist biridir. Birbirlerini çekmişlerdir." diye fikir yürüttü Mısra.

"Şaka maka da kesin ünlü, zengin ya da acayip yakışıklı biridir. Yoksa altı yıl sonra bizim ile buluşmak istemezdi." dedi Fedua çayının son yudumunu da içtikten sonra.

"Çok saçma. Nişanlısını aldığı kıyafeti arkadaşlarına gösterip yorumlarını alan kızlar gibi bize göstermeye geliyor." dedi Mısra. İki saatin hemen bitmesi için dua etti içinden. Görmeye bile katlanamadığı kız ile yıllar sonra tekrar görüşme fikri hiç hoşuna gitmiyordu.



     Saat on bire yaklaşınca Mısra ve Fedua'nın masasına iki kişi yaklaştı. Önde duran kadın siyah çorap ve siyah mini bir elbise giymişti. Siyah düz saçları açıktı. Ortalama kadın boyundan bir tık daha kısaydı. Yeşil gözleri parlıyordu. Hemen arkasında ince, uzun, yakışıklı bir adam vardı. Siyah saçlarının yanları kısa üst kısımları ise daha uzundu. Koyu kahverengi gözleri oldukça yorgundu. Sakalsız genç bir yüze sahipti. Bisiklet yaka bir tişört, lacivert blazer ceket ve kot pantolonu ile gayet şıktı. Fedua ayağa kalktı ve kadın ile sarıldılar. Bu hiçte samimi bir sarılma değildi ikisi için de. Adam ile el sıkıştılar. Mısra ayağa kalkmaya hiç tenezzül bile etmeyince kadın da ona burun kıvırdı ve Mısra'nın yanına oturdu. Adam Mısra'ya baktı, yutkundu ve Fedua'nın yanına oturdu. Bacaklarını titretmeye başladı rutin bir şekilde. Sanki görmeyi beklemediği birini görmüş gibi bir hali vardı.

"Eee Peri nasılsın görüşmeyeli altı yıldır?" diye sordu Fedua yapmacık, tatlı bir sesle. 

"İyiyim. İngilizce öğretmeni oldum. Nişanlandım falan işte." dedi adama bakıp sırıtarak. Ardından sustular. Fedua sinir bozucu sessizliği bozmak için garsonu çağırdı ve herkes için portakal suyu sipariş etti. 

"Ben de diyetisyenim. Mısra'da hep hayal ettiği gibi avukat oldu. Bürosunu da geçen ay falan açtı." dedi sohbet etmeye çalışarak ama olacak gibi değildi. Liseden beri birbirlerine "Günaydın." bile demeyen kişilerdi. Peri telefonu ile uğraşan Mısra'ya döndü.

"Hayatınız da birileri falan var mı?" diye sordu Mısra'ya anlamsızca gelen bir tebessüm ile. 

"Ben nişanlandım." diye cevapladı Fedua Mısra soruyu üstüne bile alınmayınca. Soru ortaya atılmış gibi görünse de aslında Mısra'ya sorulmuştu.

"Aa kiminle?" diye sordu Peri ilgisizce. 

"Asaf ile. Mısra'nın abisi vardı ya?. Tıp okuyor. Bitince evleneceğiz."

"Ne hoş, ne hoş. Peki sen Mısra?" diye sordu.

Mısra telefonundan kafasını kaldırıp Peri'nin iğrenç bir şekilde gülümseyen suratına baktı. Adam bu soru ile sabit bir şekilde oturdu ve pür dikkat Mısra'nın ağzından çıkacakları bekledi.

"Hiç kimse yok."

"Yedi yıldır." diye ekledi telefonuna dönerken. 

Peri bu cevaba açıkça bozulmuştu. Sanki hayatında biri olmasını bekliyor gibiydi. Portakal suyundan bir yudum içtikten sonra adama baktı ve Mısra'ya döndü ardından.

"Nişanlımı tanıyamadınız mı?" diye sordu zevkten dört köşe olmuş şekilde. Fedua'da Mısra'da bir anda adama baktılar. Adamın Peri'nin son sözlerinden beri keyfi tamamen kaçmıştı. 

"Tanıdık geliyor ama çıkartamadım." dedi Fedua. Mısra adam ile göz gözeydi. Bakışları sağ elmacık kemiğinde bulunan bene kaydı. Acı bir gülümseme belirdi dudaklarında anında.

"Birine çok benzettim ama değil. Yani olamaz." dedi dolmuş gözler ile.

"Kime benzettin bilmiyorum ama Doğanay. Benim nişanlım." dedi iki elini çırparak ve Doğanay'ın koluna girdi. Yeşil gözleri şeytanca parlıyordu. Doğanay öfkeden köpürmüş halde ayağa kalktı.

"Ne kadar zavallı bir kadınsın sen." dedi Peri'ye iğrenerek bakarak. Mısra'da ayağa kalktı ve Fedua ile beraber kafeyi terk etti.

"Mısra'nın gelmeyeceğini söylemiştin!" diye bağırdı. Kafedekiler rahatsızlık içinde Doğanay'a bakarken garson gelip Doğanay'ı uyardı. Doğanay Peri'ye öfke dolu bir bakış daha fırlattıktan sonra kafeyi terk etti. Peri olduğu yerde donakalmış bir biçimde olanları gözden geçirdi. Böyle olmayacaktı. Planı bu değildi. Mısra tek ağlayacak olacaktı. Onun gözleri önünde azarlanmayacaktı. 


Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro