26 ❥ Diaries of Sehun

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

Jongin sabah uyanır uyanmaz doğrudan mutfağa gitmişti. Küçük bir tepsiye kahvaltı hazırlamış boş bardaklardan birine de kırmızı bir gül koymuştu. Ardından tepsiyle beraber yatak odasına gitti. Kyungsoo ise hala uyumaya devam ediyordu. Onu uyandırmaya kıyamıyordu Jongin ama o uyanasıya kadar bu halde bekleyemezdi ya... Hayatım diye bir kaç kez seslendi..Bu çağrısı yanıt bulmuştu çünkü Kyungsoo yavaşça gözlerini aralamaya başlamıştı.

"Günaydın Jongin." Gözlerini ovalayarak gülümsemeye başladı.

"Günaydın hayatım." Elindeki kahvaltı tepsisiyle Kyungsoo 'nun yattığı yere doğru oturdu.."Bak bunları senin için hazırladım."

Jongin'in kendisi için hazırladığı kahvaltıyı görünce çok mutlu olmuştu. Kyungsoo yattığı yerden doğruldu bunun üzerine.

"Vay canına kocamın bu kadar romantik olduğunu düşünmüyordum." Dedi kıkırdayarak. Sonra yattığı yerden kalktı, banyoya gidip yüzünü yıkamak için..Jongin ise arkasından hayal kırıklığını dile getiriyordu.

"Böyle bir tepki vereceğini hiç düşünmemiştim Kyungsoo." Yüzünü buruşturup mızmızlanıyordu. Kyungsoo da banyoda işini bitirince dışarı çıktı. Yatağa oturur oturmaz Jongin'in kendisi için hazırladığı tepsiyi önüne çekip yemeye başladı. Sonrada Jongin'in dediği şeye yanıt vermek için onunla göz teması kurdu.

"Nasıl bir tepki vermemi bekliyordunuz Bay Kim?" diyerek kıkırdadı.

Jongin gülümsedi bunun üzerine.. "Mesela teşekkür amaçlı küçük bir öpücük. Ve daha fazlası.."

Kyungsoo ağzındaki lokmasını çiğneyip yuttuktan sonra konuşmaya başladı. "Dah fazlasından kastın?"

"Küçük bir sabah seksi güzel olabi----"
Kyungsoo üzerine reçel sürdüğü ekmeği Jongin'in ağzına sokmuştu o anda.. Jongin bu harekete şaşırsada ilk başta, ağzındakini çiğnemeye başlamıştı.

"Aigoo! Utanıyor musun yoksa?"

Kyungsoo onun sorusunu görmezden gelerek "Jongin ah çabuk kahvaltı yap yoksa işe geç kalacaksın." dedi.

"Ben sana kahvaltı hazırlarken ayaküstü atıştırmıştım. Yani aç değilim hayatım." Kyungsoo'yu utandırmak için daha fazla şey yapmaya hazırlanıyordu ki telefonu çalmaya başladı. Buna karşın Jongin telefonuna uzanıp arayan kişinin kim olduğuna baktı. Numaranın sahibi rehberinde kayıtlı değildi. Kendisini arayan kişinin kim olduğunu öğrenmek için aramayı yanıtladı.

"Aloo kiminle görüşüyorum?"

"İyi günler Bay Kim, ben Sehun'un okul müdiresi Boa Kwon.
Öğrencimiz Sehun bir kavgaya karışmış o yüzden okula gelmeniz gerekiyor."

Jongin kendisini arayan kişinin böyle demesine şaşırmıştı. Çünkü kendisi Sehun'un velisi falan değildi. Büyük ihtimal yanlışlıkla olmuştur diye aklından geçirdi.

"Tatlım, arayan kim?"

Jongin, Kyungsoo'nun sorusu karşısında elini dudaklarına götürüp sus işareti yaptı. Ve Sehun'un müdiresi ile konuşmaya devam etti.

"Bayan Kwon siz yanlış kişiyi aradınız. Çünkü ben Sehun'un velisi falan değilim. Sizin Kim Junmyeon'un aramanız gerek. Kendisi Sehun'un velisi. Neyse size iyi günler.. "

"Bir dakika bayım beni dinleyin.

Jongin tam telefonu kapatmaya çalışıyordu ki Sehun'un müdiresinin sözleri üzerine vazgeçti.

"Sehun'un velisi Kim Junmyeon değil Kim Jongin..."

"İyi de bu nasıl olur?"

"Kayıtlarda sizin adınız yazıyor Bay Kim Jongin. O yüzden yarım saat içinde burada olun!" Jongin itiraz etmeye başladığı sırada müdire telefonu suratına kapatmıştı. Kyungsoo ise merakla Jongin'e bakıyordu. Neler olduğunu öğrenmek için sorusunu yineledi...

"Jongin neler olduğunu açıklar mısın?"

Jongin nefesini sıkıntıyla dışarı verip Kyungsoo ile göz teması kurmaya kurdu.

"Sehun denen pislik başıma iş çıkardı."

"Ne yaptı ki?"

"Junmyeon hyung yerine beni velisi yapmış. Ayrıca okulda da bir kavgaya karışmış. Onca işin gücün arasında beyefendinin sorunları yüzünden okula gitmem gerekiyor"

"Bu iyi bir şey değil mi? Sonuçta o seni kendine daha yakın hissediyormuş ki velisi yapmış. " Kyungsoo gülümsemişti bunu söylerken... Ve bu gülüş sayesinde Jongin'in gergin olan ruh hali değişivermişti.

"Öyle olduğunu düşünmüyorum hayatım. Okulda yaptığı vukuatlar yüzünden Junmyeon hyung onu azarlamasın diye beni velisi yapmıştır o..Herneyse benim okula gitmem gerekiyor. " Kyungsoo'nun üzerine eğildi ve dudaklarına küçücük bir öpücük kondurdu. Ardından kapıya doğru yürümeye başladığında Kyungsoo'nun sesi kulaklarında yankılandı..

"Hey bekle beni.. Ben de seninle geleceğim. "

------------- ✿ ✿ ✿ -------------

Uzun süren yolculuk sonunda nihayet okula gelebilmişlerdi. Jongin arabayı park eder etmez, Kyungsoo arabanın kapısını açıp dışarı çıktı. Jongin arabadan inesiye kadar gözleriyle okulu süzdü. Jongin'in kendisine seslenmesi üzerine buna son verip kocasının peşinden müdürün odasına doğru yürümeye başladı.

Müdür odasına gelince kapıyı çaldı Jongin. 'Gir' sesini duyunca kapıyı açtı. Eliyle önden Kyungsoo'nun girmesini işaret etti. Kyungsoo onun talimatını yere getirdikten sonra kendisi de odanın içine adımını attı. Siyah beyaz tonlarının hakim olduğu odada kendileri dışında odada toplam üç kişi yer alıyordu. Müdire, Sehun ve Sehun'un kavga ettiği çocuk... Kyungsoo, Sehun'un yanındaki çocuğa şaşkınlıkla bakmaya başlamıştı. İyi de bu nasıl olabilirdi? Luhan'ın burada ne işi vardı? Luhan da onu farketmişti hemen...

"Kyungsoo hyung"

"Luhan?"

Luhan şaşkınlığını bir kenara bırakıp Kyungsoo 'ya doğru gidip sarıldı.. Kyungsoo da onun sarılmasına karşılık vermişti. İki kardeş ise onlara şaşkınca bakıyordu. Ve o ikisinin arasında ne olduğunu bilmek istiyorlardı. Aslında bunu sadece Jongin istiyordu. Çünkü zavallı Sehun ağrıyan yüzünün acısı ile meşguldü.

"Siz ikiniz tanışıyor musunuz?" Jongin merakla sordu. O ikisi sarılmaya bıraktıkları anda...

Kyungsoo elini Luhan'ın boynuna dolamıştı, Jongin'in sorusuna cevap vermeden önce... "Evet sevgilim. Luhan benim için küçük bir kardeş gibidir. Ama onunla bazı nedenlerden ötürü görüşemiyorduk."

O esnada odanın kapısı çalındı ve içeriye boy uzunlukları birbirine yakın iki adam girdi. Birinin kahverengi saçına karşılık diğerinin siyah renkte bir saçı vardı. İkisi de sportif tarza giyinmişti. Kahverengi saçlı adam Kyungsoo'yu görünce gözleri yuvalarından fırlamış gibiydi. Aynı şey Jongin için geçerli idi. O da siyah saçlı adamı görür görmez onunla benzer bir tepki vermişti.

"Jongdae senin burada ne işin var?" Jongin sessizliğini nihayet bozdu.

"Sehun'la kavga eden çocuk sevgilimin kardeşi. Bundan dolayı bende geldim ve tesadüf bizi bir araya getirdi."

"Sevgilin mi ?Eşcinsel olmadığını sanıyordum Jongdae."

"Ben de öyle düşünüyordum ta ki Minseok ile karşılaşasıya kadar.."

Müdirenin öksürmesiyle hepsi ona dönmüştü. Hepsinde de mahçup bir yüz ifadesi vardı.

"Kusura bakmayın müdire hanım biz şey--" Jongin eliyle saçlarını karıştırmaya başlamıştı.

Koyu göz makyajına sahip olan okul müdiresi onun lafını kesti. "Sorun değil Bay Kim. Olur öyle şeyler." Müdire yalandan gülümsemişti bunları söylerken. Sonra asıl konuya geçmek için konuşmasına devam etmişti. "Buraya sizi kavga eden öğrenciler hakkında verdiğim kararı bildirmek için çağırdım. Biliyorsunuz burası gerek disiplini olsun gerek başarısı ve kaliteliliği ile herkesin hayallerini süsleyen bir özel okul. O yüzden okulumuzda kavga eden öğrencilere yer yok. Ve bende Luhan ile Sehun'u okuldan atm-----"

"Ama hocam bu haksızlık. Darp edilen benim. Okuldan atılacak olan yine benim." Sehun itiraz dolu bir sesle konuşmuştu.

"Sehun ben izin vermeden konuşman yasak demedim mi ben sana!" Sehun yüzünü somurtarak başını yere eğdi bunun üzerine. Şuan gerçekten de çok sinirliydi. Kız kılıklı çirkef bir çocuk yüzünden uzun zamandır beklediği basketbol seçmelerini kaçırmış birde okulun belalı müdiresi Boa Kwon ile papaz olmuştu. Üstüne üstün lise hayatının son yılında okuldan atılma tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Şu sancılı durumdan kurtulduktan sonra Luhan denen pisliğe gününü göstereceğine yemin etmişti. Bunları düşünmeyi bırakıp curcuna yerine dönen odaya baktı. Kendinin ardından Jongin, Luhan ve Luhan'ın velisi de itiraz etmeye başlamıştı.

"Müdire hanım bu yıl çocukların son yılı. Hem üniversite sınavına da hazırlanıyorlar. Onları okuldan atmak yerine daha yapıcı cezalar verseniz.. Mesela okula faydalı olacak işler...Temizlik olur ya da başka bir şey..." Kyungsoo, curcuna yerine dönen ortamı sakinleştirmek için önerisini sunmuştu. Bu öneri müdirenin aklına yatmış gibi gözüküyordu.

"Aslında haklısın Bay----"

"Kyungsoo.. Adım Kyungsoo.."

Müdire Boa Kwon anladığını belli etmek için başını salladı. Sonra da kafasını suçlu olan iki öğrencisine çevirdi.

"Yarından itibaren okul kütüphanesini düzenlemek sizin göreviniz. Ve bu cezanız okulun son gününe kadar sürecek!"

Bu karara karşın Luhan derin bir nefes almıştı. Onun aksine Sehun yine itiraz etmeye başlamıştı. "Hocam bana bu kız kılıklı çocukla aynı ortamda bulunduracak cezalar vermeyin. Bakın ne ceza verirseniz kabulumdür. Ama bu çocukla aynı ortamda bulunmak istemiyorum."

"Sanki ben sana çok meraklıydım pislik." Diye mırıldandı Luhan.

"Sehun şansını daha fazla zorlama istersen.." Müdirenin ikazı üzerine Sehun çaresizce kabul etmişti. Sonra da hepsi birden müdirenin odasını terk etmişti. Sehun ile Luhan doğruca sınıflarına gittiler. Diğerleri ise yarım kalan konuşmalarına devam etmeye başladılar. Biri dışında.. Kyungsoo.. O Minseok 'u gördüğü zaman kabus dolu nikah günü aklına geliyordu ve bu da Kyungsoo' nun ruhunu yeniden rahatsız ediyordu. İçinden bu sohbetin biran önce bitmesi için dua ediyordu. O sırada Minseok'un da kendisine baktığına farketti. Her zamanki alaylı ifadesini takınmıştı.

"Görüşmeyeli uzun zaman oldu Kyungsoo. Ve itiraf etmeliyim ki yanında Yixing dışında birini görmek tuhaf hissetmeme yol açıyor..."

Minseok'un damdan düşer gibi söylediği sözler hem Kyungsoo'nun hem de Jongin'in moralini fena halde bozmuştu. Jongdae bu durumu anlayınca müdahale etmeye karar verdi. Öncelikle elini sevgilisinin omzuna doladı. Sonra da her zaman ki şen şakrak haline dönüştü.

"Hayatım şimdi bu tatsız konuları bırakalım ve güzel şeyler hakkında konuşalım."

"Haklısın Jongdae. Ama ben sadece şaşkınlığımı dile getirmek istemiştim. Kötü bir niyetim yoktu gerçekten. "

Kyungsoo onun bu dediğine hiçbir şekilde inanmıyordu. Çünkü onu uzun yıllardır tanıyordu. Ve nasıl bir yapıya sahip olduğunu biliyordu.

"Neyse sorun değil." Jongin bunu söylerken yalandan gülümsemişti. "Bu arada siz ikiniz nasıl tanıştınız?"

"Jongin hani sen bana Yixing hakkında bilgi toplamamı istemiştin ya.. Ben de onun sürekli Minseok'un kumarhanesinde olduğunu gördüm. Onu takip etmek için günüm orada geçiyordu. İşte o sıralarda Minseok ile yakınlaştık. Yani hayatımın aşkıyla senin sayende tanıştım."

"Eee peki Yixing hakkında dediklerimi yaptın mı?"

Jongdae başını sağa sola salladı. "Yixing'in en yakın arkadaşı benim sevgilim. Sence buna imkan var mı dostum? Hem Minseok ile ilgilenmekten başka bir şey yapamıyorum. Kusura bakma Nini.."

"Sorun değil Jongdae. Sevgilinle de sana mutluluklar."

"Güzel dileklerin için teşekkür ederim Jongin. Bu arada siz ve biz bir ara çifte randevuya çıkalım. Ya da bize gelin beraber akşam yemeği yiyelim."

"Hiç gerek yok ger-----"

"Tabiki olur.. Ne zaman gelelim peki?" Jongin, Kyungsoo'nun sözünü kesmiş ve duruma müdahale etmişti.

"Bu pazar size uyar mı?" Minseok, erkek arkadaşı yerine yanıt vermişti.

"Olur, bize uyar..."

"O zaman anlaştık ve bizim şimdi gitmemiz gerek size iyi günler..." Jongdae'nin cümlesinden sonra Jongin ona sarılmıştı. Minseok ta aynı şeyi yapmıştı. Kyungsoo Jongdae'ye sarılsa da Minseok'un sadece elini sıkmıştı.

O ikisi arabalarına binip okul binasından ayrılınca Kyungsoo, Jongin 'e kızgınlıkla bakmaya başladı.

"Nereden çıktı şimdi bu aptalca akşam yemeği planı?"

"Hayatım gevşe biraz. Hem Minseok iyi birine benziyor. Ondan neden bu kadar rahatsız oluyorsun anlamıyorum."

"Minseok iyi biri mi? Yah daha yeni tanıştığın biri hakkında nasıl bu kadar olumlu düşünebiliyorsun?"

"Çünkü Jongdae düzgün kişilerle çıkar. O yüzden öyle dedim."

"O düzgün biri değil. Tıpkı Yixing gibi sürekli yalan söyler, güvenilmez biri. Ayrıca dolandırıcının teki. Sana tavsiyem Jongdae'nin iyiliği için ondan ayrılmasını sağla.."

"Ayrılmasını sağlamak mı? Sen çıldırmış olmalısın Kyungsoo. Hem Jongdae yetişkin biri. Kendi başının çaresine bakabilir."

Jongin konuşurken sesini yükselmişti. Bu da Kyungsoo'nun daha fazla sinirlenmesine sebep olmuştu. Arabanın kapısını açtı ve içine girmeden önce Jongin'e baktı.

" Ayrıca pazar günü olacak akşam yemeğine gelmiyorum. Sen yalnız başına gidiyorsun tamam mı?!"

------------- ✿ ✿ ✿ -------------

Kris, patronunun bardan çıkmasına az bir zaman kala koltuğun üzerindeki şemsiyesini alarak barın önünde onu beklemeye başladı. Genelde böyle küçük jestler yapmazdı ama havanın yağmurlu olmasından ötürü onun ıslanmasını istemedi. Junmyeon dışarı çıkınca hızla yanına gidip şemsiye ona doğru tuttu. Ama o an bir ayrıntı farketmişti. Junmyeon'un yanında herhangi bir kız yoktu. Çünkü o her gece bardan çıktığında muhakkak yanında bir kız olurdu şimdiyse yoktu. Bu durum Kris'i hem şaşırtmış hem de mutlu olmasına yol açmıştı. Gerçi bu ilk değildi. Patronu kaç gündür kendini şaşırtıyordu. O her zaman ki halinden eser yoktu. Üstelik Kris'e de önce olduğu gibi ne kızıyordu ne de bir şey yapıyordu. Arabanın önüne geldiklerinde Kris kapıyı açtı. Junmyeon da bu harekete karşın Kris'e teşekkür edip arabadan içeri girdi. Junmyeon her gün olduğu gibi bugün de şoförünü şaşırtıyordu.

Günlerdir zihnini bulandıran şoförüne bakıyordu Junmyeon..Ondan önceden nefret ettiğini sanardı. Şimdiyse onu görünce kalp atışı hızlanıyordu. Ayrıca şöyle bir gerçek vardı ki hayatında Kris'i istediği kadar kimseyi istemiyordu. Dikiz aynasından Kris'in kendine doğru baktığını farkeder farketmez hemen camdan dışarı bakmaya başladı. Yakalanmanın verdiği tuhaf hislerle birlikte...

"Bay Junmyeon sizin sağlık durumunuz iyi mi ?"

Junmyeon, Kris'in sesini duyar duymaz camdan bakmayı kesti..

"Evet iyi..Neden sordun Kris ?"

"Çünkü kaç gündür bana karşı iyi davranıyorsunuz. Hemde öyle böyle değil. Ve bu durum beni korkutmaya başladı."

"Ne yani sana kötü davranmamı falan mı istiyorsun?"

Kris başını sağa sola salladı. "Hayır efendim. Beni yanlış anladınız. Ben sizin bu halinizden çok memnunum. Özellikle bana bakıp bakıp gülümsemenizden... Sizin bana gülümsediginizi görünce kalbimin eridiğini hissediyorum." Kris son cümlesini söylediği için kendine kızmıştı. Çünkü kendini reddeden birine bunları söylemek gurursuz biri gibi gözükmesine yol açıyordu. Durumu toparlamak için yeniden konuşmaya başladı. "Az önce fazla ileri gittim. Özür dilerim Bay Junmyeon."

"Özür dilenecek bir durum görmüyorum Kris."

"Eskiden olsa bunu söylediğim için bana yapmadığınızı bırakmazdınız. Şimdiyse...Garip...Ve biliyor musunuz Bay Junmyeon? Bana aşık olduğunuz ihtimalinden başka bir sebep bulamıyorum"

Kris'e aşık olmak mı ? Bu ihtimal karşısında ifadesi değişmişti Junmyeon'un..Böyle bir şey olamazdı değil mi ? En yakın zamanda cinsel tercihleri hakkında büyük çapta araştırma yapmayı aklının bir köşesine not etti. Sonra da şoförünün dediği şeye yanıt verdi.

"Senin gibi fakir bir şoför parçasına aşık olmak mı? Yok daha neler. Sen iyice saçmalamaya başladın."

Kris dikiz aynasından kızarıp bozaran Junmyeon'un haline alayla bakmaya başladı. Yalan söylemeyi bile beceremiyordu.

"Olsun ben yinede bana aşık olduğunuzu düşünüyorum ?"

"Aşık falan değilim sana ."

O esnada Kris arabayı durdurup arkasını döndü.

"O zaman bana aşık olmadığınızı kanıtlayın Bay Junmyeon."

"Ne yapmamı istiyorsun ?"

"Bir saniye.." Kris villanın önüne geldiğini farkettiğinde arabayı durdurdu. Sonra da hemen arabadan inip Junmyeon'un olduğu kısmın kapısını açtı. Junmyeon da hızla arabadan inip eve doğru yürümeye başladı. Kendini utandıran bu durumdan kaçmak istiyordu ki Kris' in kendine seslendiğini duyunca durmak zorunda kaldı ve Kris'in olduğu tarafa döndü. O sırada Kris, Junmyeon ile arasındaki mesafeyi dahada kapattı. Saniyeler içinde gerçekleşen bu şey Junmyeon'u heyecanlandırmıştı. Ve şuan da Kris öyle çok yakınındaydı ki sıcaklamaya başlamıştı. Bunun etkisiyle yüzü al al olmuştu.

"Şimdi sizi öpeceğim eğer bana karşılık vermezseniz beni sevmediğinizi anlayacağım. Eğer tam tersi olursa beni . "

"B-beni mi öpeceksin? " Junmyeon bunu söylerken sesi titremişti. "Bunu istemiyorum. Bu aptalca yöntemi uygulamak istemiyorum."

Kris, Junmyeon'un yüzünü ellerinin arasına aldı. "Böyle tepki vermeniz bile bana aşık olduğunuzu gösterir Bay Junmyeon. Neyse ben cevabımı aldım." Kris tam gitmeye hazırlanıyordu ki Junmyeon onu kendine doğru çekti.

"Sana aşık olmadığımı kanıtlamak için dediğini yapacağım."

Junmyeon'un bu kadar çabuk kabul edeceğini düşünmemişti Kris. Ama şimdi önemli olan konu bu değildi. Önemli olan aylardır hayalini kurduğu anın gerçekleşecek olmasıydı. Heyecandan öleceğini hissetti..

Kris öpmek yaklaşınca Junmyeon gözlerini sıkıca kapatmıştı. Ve Kris dudaklarını öpmeye başlayınca kısa bir süre sabit kaldı. Ama sonra bedenini esir alan yoğun tutkulara daha fazla karşı koyamayıp Kris'e karşılık vermeye başladı. Yavaş olan öpücük bu karşılık vermeyle daha tutkulu bir hale dönüştü ve yatakta devam etti.

BÖLÜM SONU ↻

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro