28 ❥ Beginning Of The End

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

Jongin, Kyungsoo'yu hafta sonu arkadaşı Jongdae'nin planladığı yemeye gitmeyi bir türlü ikna edememişti. Bu yüzden çareyi o ikisini evlerine davet etmekte bulmuştu. Kyungsoo her ne kadar buna karşı çıksa da Jongin onu yatıştırmayı başarmıştı. Ardından hizmetçilere talimat vererek akşam için envai çeşit yemek hazırlamalarını emretmişti.

Havanın kararmasıyla birlikte Jongdae ve erkek arkadaşı Minseok, Kim ailesinin villasına geldikleri zaman beraberlerinde Sehun'la kavga eden çocukta vardı. Adının ne olduğunu bir türlü anımsayamamıştı genç adam.. Lakin Kyungsoo'nun o sırada ona adıyla hitap ederek sarılması üzerine Jongin bu sarı saçlara sahip olan çocuğun adının Luhan olduğunu yeniden hatırladı. Jongin bunları düşünürken Sehun gelen misafirlerin kim olduğunu öğrenmek için aşağıya inmişti. Bu gelen kişilerin Luhan'ın velisi ve Jongin'in arkadaşı olduğunu hemen farketmişti. Ama Sehun'un dikkatini Luhan kadar kimse çekmemişti. Luhan'da kendisini baştan aşağıya kadar süzen Sehun'a kayıtsız kalamamıştı.

"Hey Luhan.." Dedi en sonunda... Sehun'un dediği şey yüzünden ona küsmeyi falan düşünmemişti hiçbir zaman.

Sehun dedikleri yüzünden Luhan 'ın kendine kırılmış olmamasına sevinmişti. Bunu belirtmek için gülümsemeye başladı. Luhan bu gülümseme karşısında eridiğini hissediyordu..

"Hoşgeldin Luhan." Bunu dedikten sonra elini uzatmıştı.

Luhan onun uzattığı ele karşılık verir vermez hoşbuldum etmişti. Jongin de ikisi arasındaki tuhaf aurayı farketmiş ve aralarında neler olduğunu öğrenmek için sorusunu sormak için harekete geçmişti.

"Siz ikiniz çıkıyor musunuz ?" Jongin'in sorusu ikisini afallattığı gibi diğerlerini de şaşırtmıştı.

"Bunu da nereden çıkardın Jongin? " Kyungsoo soruyu kıkırdayarak sormuştu.

"Baksana hayatım.." Eliyle ikiliyi işaret etti. "Hiç normal gözükmüyorlar.."

"Bence abartıyorsun Jongin. Onlar sadece arkadaş.". Sehun, Kyungsoo'ya destek vermek için başını sallamıştı.

"Kyungsoo hyung haklı Jongin. Biz sadece arkadaşız." Arkadaş kelimesi Luhan'ın moralini bozmaya yetmişti. Lakin bu ruh halini yansıtmamak için elinden geleni yapacaktı.

"Ama birbirinizle kanlı bıçaklı gibiydiniz?"

"Gibiydik doğru ama sorunlarımızı çözdük ve arkadaş olmaya karar verdik.."

Jongin elini çenesine koyup anladığını belirtti. Daha sonra onları yemek masasına davet etti. Hepsi oturduktan sonra yemek servisi başladı. Onlar yemeklerine odaklanmışken beklenmeyen kişiler ardı ardına sıralanmıştı. İlk gelen Yixing'ti. Onun geldiğini gören Jongin'in haliyle sinirleri gerilmeye yetmişti. Bozuntuya vermemek için kendini gülümsemeye zorlamıştı. Kyungsoo' nun da Jongin'den kalır bir yanı yoktu. O da bu durumdan rahatsız olmuştu. Yixing ise hızla arkadaşına sarılmıştı.

"Bana buraya geleceğini neden haber vermedin ?"

"Her şey aniden gelişti Yixing.. O yüzden sana haber veremedim." Yixing sarılmayı bırakıp tam Kyungsoo'nun karşısında yer alan sandalyeye oturmuştu. Onu bu şekilde göz hapsine alabilirdi.

"Bu arada Yixing sen hayatımda gördüğüm en şanslı adamsın." Minseok bunu kıkırdayarak söylemişti.

"Ah doğru pembe dizilerdeki gibi bir hayatım var." Yixing bunu kıkırdayarak söylemişti. O ikili sohbet etmeye devam ederken Chanyeol ve Baekhyun da gelmiş birlikte masaya otumuşlardı. Bu durum haliyle Kyungsoo - Jongin çiftini şaşkınlığa uğratmış, Sehun'u da kızdırmaya yetmişti. En sonunda Sehun dayanamayıp konuşmaya başladı.

"Hyung neler oluyor?"

Chanyeol çatalını masaya bırakıp küçük kardeşiyle göz teması kurdu.

"Ne demek istediğini anlamadım."

"Demek istediğim sen ve Baekhyun arasında neler oluyor?"

"Ha o mu?" Evdeki herkes bir aradayken fırsat bu fırsat diyerek aralarındaki ilişkiyi açıklamak için harekete geçti Chanyeol...Ama ilk önce sevdiği insandan güç almak için Baekhyun'a sarıldı....Baekhyun ise bu sarılmadan hiç mi hiç hoşlanmamıştı.

"Millet biz size bir şey söylemek istiyoruz.." Konuştuktan sonra Baekhyun'a gülümseyerek baktı...Baekhyun ise o esnada dudaklarını dişliyordu sinirden...

"Sizi dinliyoruz kuzen." Diyerek
ikisine merakla bakanlar kervanına dahil oldu Yixing..

"Biz yani Baekhyun ve ben..."

Sehun hiddetle yerinden kalktı..Ve gözlerindeki korkuyu unutmamak gerek... "Yüce İsa aşkına...Yoksa tahmin ettiğim şey mi ?"

"Tahmin ettiğin şey de ne ?" Dedi Chanyeol...

"Çıkıyorsunuz değil mi? .." Sehun cümlesini tamamladığında gözlerinden ateş çıkıyor gibiydi.

Chanyeol zaferle gülümsedi bunun üzerine..."Doğru tahmin ettin Sehun..Biz Baekhyun ile çıkıyoruz." Sehun'un yüz ifadesinin şekilden şekile girmesi Chanyeol'ün keyfini yerine getiriyordu..Aynı şey Baekhyun için geçerli değildi..O, Chanyeol'e kızmakla meşguldü. Buradan gittiklerinde Chanyeol ölümlerden ölüm beğenecekti.

"Baekhyun o yalan söylüyor değil mi ?" Sehun, genç adama yalvaran bakışlar atıyordu...

"Hayır yalan falan söylemiyorum..O yüzden şimdi sevgilimi rahat bırak...Mümkünse onunla konuşma bile !"

"Baekhyun bana bir şey söyle..." Sehun bunu söyledikten sonra sinirlenip ayağa kalktı.

"Doğru Sehun...Ben ve Chanyeol çıkıyoruz..."

Sehun bu ilişkinin doğruluğunu teyit edince gözleri kararmaya ve başı dönmeye başladı..

"B-bu olamaz..." Diyerek bayıldı.. Diğerleri de oturdukları yerden kalkıp Sehun'un başında toplanmışlardı. Luhan ise Sehun'un uyandırmaya çalışıyordu çaresiz bir şekilde...

------------- ✿ ✿ ✿ -------------

Sehun yaşadığı şokun etkisinden daha çıkarmamıştı. Ve hala ağabeyinin, Baekhyun ile çıktığına inanamıyordu. İlk başta haklı olarak kıskansa da şimdi farklı düşüncelere sahipti. O da biriyle çıkıp Baekhyun'a ne kadar mutlu olduğunu göstermekti. Bir anlık hırs için başkalarının hisleriyle oynamanın yanlış olduğunu bilse de bunun için zamanı yoktu. Sadece gösterişli birini bulup ona çıkma teklifi edecekti. Teklif ettiği kişinin yüzde yüz onu kabul edeceğine adı gibi emindi.

Başını kaldırıp etrafını şöyle bir taradı. O an gözüne Luhan takıldı. Elinde bir roman vardı ve onu pür dikkat okuyordu. Sehun gözlerini kısıp sarı saçlı çocuğa alıcı gözüyle bakmaya başladı. Güzel bir yüzü vardı. Aynı şey vücudu için de geçerliydi. Üstelik Sehun'dan da hoşlanıyordu. Baekhyun'u kıskandırmak için ideal tipti. Bunun üzerine ayağa kalktı. Birkaç gerinme hareketi yaptıktan sonra kollarını yukarı doğru kıvırdı. Ardından Luhan'ın olduğu kısıma doğru gidip elindeki romanı sertçe çekti. Luhan ilk başta bu hareket yüzünden afalllasa da karşısında Sehun'un görünce yüzündeki korku yerini mutluluğa bıraktı.

"Noluyor Sehun ah?" Az önceki bu öfke dolu ses ondan mı çıkmıştı diye hayret etti Luhan. Hiç böyle bir şey beklememişti için açığı...

"Hey sakin ol Lu..."

"Lu mu?" Sehun'un ona bu şekilde hitap etmesi en şaşırtmış hem de mutlu etmişti işin açığı...

"Evet ama sana böyle hitap etmemden rahatsız mısın yoksa?"

Luhan hızla başını sağa sola salladı.. "Hayır hayır.. Ben sadece şaşırdım."

"Bunda şaşıracak ne var?"

"Sen onu bunu boşver de neden yanıma geldin?"

Bu soruya alınmış gibi yaparak hayal kırıklığıyla Luhan'a baktı. "Seni özledim de ondan geldim.."

"Sen ve beni özlemek?" Luhan neredeyse kahkaha atacaktı buna..

"Ne olmuş yani? Seni özleyemez miyim?"

"Yapma ama Sehun.. Bu neredeyse imkansız... Üstelik çıkar artık şu ağzındaki baklayı.."

O esnada Luhan'a iyice yaklaştı ve yüzünü avuçlarının arasına aldı. Onu uzaktan gören gerçekten de Luhan'a aşık olduğuna falan sanardı. "Benimle çıkar mısın Luhan?"

Bu teklif üzerine sınıfta bulunan herkesten Ooo sesleri yükselmeye başlamıştı. Herkes çifti pür dikkat izliyordu. Luhan da bu teklif karşısında şaşkınlıktan küçük dilini yutmuştu. Sehun gerçekten de kendisinden hoşlanıyor olabilir miydi? Tabi ya neden olmasın diye devam etti iç sesi.. Ve teklifine gelirse onu kesinlikle kabul etmeyi düşünüyordu lakin o an aklına geçen günkü görüntü geldi. Sehun'un ağabeyinin ilişkisini herkese açıkladığı gündü bu.. İlişkisini duyar duymaz ağabeyinin sevgilisinden açıklama beklemiş sonra da yaşadığı şoktan ve hayal kırıklığından ötürü düşüp bayılmıştı. Üstelik bu olayın üzerinden kısa bir süre geçmişti. Hala kalbi ona aitti bundan adı gibi emindi. Sehun'un onu kullanmak istediği barizdi. Bunu da biliyordu genç adam... Ama ayağına gelen fırsatı kaçıramazdı. Her ne olursa olsun Sehun'un teklifini kabul edip onunla çıkacaktı. Sonra da onu kendine aşık edecekti.

------------- ✿ ✿ ✿ -------------

Junmyeon ve Kris çifti, evlendiklerini herkese açıkladıktan sonra balayı yapmak için Jeju adasına gelmişlerdi. Ve bu tatilleri bir aksilik çıkmazsa eğer bir hafta sürecekti. Zaten Junmyeon da şirket yönünden bir sorunu yoktu. Bütün görevlerini kısa bir süreliğine Chanyeol'e devretmişti. Yine de bu konuda içi rahat değildi.

"Hayatım ne düşünüyorsun?"

Kris'in sesini duyduğu anda ona doğru başını çevirdi.

"Evdekilerin, evlendiğimizi söylediğimizde verdiği tepkileri düşünüyordum." Şeklinde bir yalan söylemişti çünkü gerçekleri söyleseydi Kris ona ne kadar işkolik olduğu hakkında yarım saat nutuk çekecekti. Ve o böyle bir ihtimalin olmasını hiç mi hiç istemiyordu.

"İlk başta herkes bunun bir şaka olduğunu falan sanmıştı ama sonra gizli saklı evlendiğimiz için bize kızdılar. Ve bu konuda haklılar.. Herkesin olduğun bir nikah töreni yapmalıydık." Uzun zamandır sakladığı hayal kırıklığını dile getirmişti.

"Bu tarz şeylerden hoşlanmadığımı biliyorsun."

"Biliyorum ama..." Devamını getirmek yerine yarıda bırakmayı tercih etti. Uzatmanın bir manası yoktu hem. Ayrıca Junmyeon'a sahipti. Bundan daha önemli bir şey olamazdı hayatında..

"Bu arada büyük babam hala seni rahatsız ediyor mu?" Junmyeon konuyu değiştirmek için harekete geçmişti.

Kris içeğinden bir yudum alıp Junmyeon'a baktı. "Evet hala ediyor. Hatta dün beni yine aradı ve seninle boşanmam için vereceği para miktarını arttırdığını söyledi."

Duyduğu şey karşısında Junmyeon saçlarını sinirle karıştırdı. Tam mutlu oldu derken büyük babası her şeyi mahvetme peşindeydi. Amacı da Kris'le boşanmasını sağlayıp Bay Choi'nin kızlarından biriyle evlendirip iki büyük şirketi birleştirmekti. Ama bu hayali hiçbir zaman gerçek olamayacaktı. Bundan adı gibi emindi Junmyeon...

"Sen ne yanıt verdin peki?" Diye sordu sonunda...

"Paraya ek olarak şirketin %30'luk hissesini verirse ve Busan'da ki arsalarını üzerime yaparsa kabul edeceğini söyledim." Kris bunu dediği sırada Junmyeon duyduğu şey karşısında ağzındaki meyve suyunu dışarı püskürtmüştü. Bu duruma Kris'e alayla bakmaya başladı.

"Şaka yapıyorsun.." Diyerek gülümsedi Junmyeon.

"Şaka mı? Bu kadar iyi bir teklif karşısında hiç şakam olmaz Junmyeon."

Sinirle ayağa kalktı."Seni lanet olası herif! Bu ne----"

Kris'in kahkaha atması üzerine Junmyeon konuşmasını durdurdu. Yine Kris'i ciddiye alma aptallığında bulunmuştu.

"Gerçekten de böyle bir şeyi yapacağımı düşünebiliyor musun?" Kris gülmesini durdurduktan sonra sormuştu bunu...

Junmyeon ise bu sorunun cevabını hiç bilmiyordu. Büyük babası öyle büyük meblağlar teklif ediyordu ki bir gün Kris'in aklını gerçekten de çelebilirdi.

"Bilmiyorum Kris.. İnan ki hiçbir şey bilmiyorum.."Kris'in kaşları çatıldı bu belirsiz cevap üzerine tam konuşacaktı sustu bunun üzerine çünkü o sırada Junmyeon'un lanet olası telefonu çalıyordu yine... Junmyeon telefonunu açıp konuşmaya başladı. Bu görüşme uzun sürecek gibi görünüyordu. Bunun üzerine denize girdi ve yüzmeye başladı. Arada bir hararetle konuşan eşine bakıyordu. Bu telefon konuşma on beş dakika sürdükten sonra telefonu kapattı. Ve Kris'in olduğu tarafa doğru geldi. Mutsuz görünüyordu. Acaba ne oldu diye merak ederken Junmyeon sessizliğini bozdu..

"Üzgünüm sevgilim ama balayımız burada bitiyor."

"İyi de neden?" Dedi şakınca...

"İki gün sonra Japonya da önemli bir toplantım var ve benim gitmem gerekiyor. Ama istersen sen burada kalabilirsin."

_____________________

Telefonu çalmaya başlayınca dizi izlemeyi bırakıp yanı başındaki masadan telefonunu aldı Kyungsoo.. Kimin aradığını öğrenmek için ekrana baktı. Bilmediği bir numara tarafindan aranıyordu. Hemen telefonu açıp kulağına götürdü..

"Aloo...Kiminle görüşüyorum?"

"Soo benim aşkım, Jongin. " Kyungsoo kocasının sesini duyunca rahatlamıştı. Tam tamına bir haftadır onun sesini duyamıyordu. Onu şimdiden özlediği kesindi ama bu durum onu yumuşatacak değildi.

"Tanrıya şükür Bay Kim beni arayabildi!"

"S-Soo seni arayamadım çünkü çok yoğundum. Üstelik telefonum da bozulmuştu."

"Bana ayıracak vaktin bile yok öyle mi ? Tamam Jongin benim yüzümden değerli vaktini harcama ! Sen git ve işine odaklan."

"Hayatım ben öyle demek istemedim."

"Ben anladım ne demek istediğini.."

"Sen bu kadar alıngan değildin. Neden böyle olduğunu anlayama--- "

"Hiçte bile. Benim böyle olmamın sebebi senin umursamaz davranışların yüzünden."

"Haklısın, böyle davrandığım için özür dilerim." İtiraz etmek yerine özür dilemeyi seçmişti Jongin. Daha fazla tartışmak istemiyordu..

"Sonunda hatanı kabullenebildin." Jongin'in cevap vermemesi üzerine yeniden konuşmaya başladı. "Jongin ah ben seni çok özledim.. Ne zaman döneceksin ?"

"Bende seni çok özledim hayatım. Ve henüz net bir tarih veremem ama Junmyeon hyungun dediğine göre bir kaç gün sonra buradaki işimiz bitecek ve o zaman ben sana kavuşacağım."

"Tamam o zaman." demişti üzgün bir ses tonuyla.

"Eee anlat bakalım hayatım, ben yokken neler yapıyorsun?"

"Bütün gün odama kapanıp film izliyorum. Bazı zamanlar mutfakta yemek yapıyorum. Öyle yani sıradan şeyler..."

"Umarım o Yixing denen pislik seni rahatsız etmiyordur."

"Hayır hiçbir şey yapmadı. Ayrıca garip bir durum biliyorum ama kaç gündür Yixing ortalıkta görünmüyor. Nerede olduğunu da bilmiyordum. Sadece geceleri geliyor sabah ta erken saatlerde villayı terk ediyor. Dün geceyse bir kızı eve getirdiğini gördüm. Ve o ikisi...Galiba çıkıyorlardı. "

"Yixing'in yeni bir sevgilisi olduğunu görünce üzüldün mü ha ? Ya da onunla eski günlerinizi mi hatırladın? Onu kıskandın değil mi doğru söyle bana ?!"

Jongin'in kızgın ses tonuna karşı derin bir nefes almıştı. Ayrıca böyle bir tepki beklemiyordu. Uzun zaman önce bu sorunu çözdüklerini düşünüyordu. Ama Jongin'in kıskançlık krizleri her şeyin en başa dönmesine sebep oluyordu."Ne üzüldüm ne de başka bir şey yaptım. Onunla ilgili hiçbir şey beni ilgilendirmiyor. Ve sen Jongin !Tanrı aşkına neden bana seni aldatmışım gibi davranıyorsun ?"

"Çünkü Yixing'le ilgili çok fazla şey biliyorsun. "

"Evdeki herkes Yixing'le çok yakın arkadaş olduğumuzu düşünüyor. Ve bana sürekli onun nerede olduğunu soruyorlar. Ben de pot kırmamak için Yixing'i gözetlemeye başladım. O sayede öğrendim. Hepsi bu."

Bu açıklama üzerine kendisine kızmaya başladı Jongin .. "B-ben özür dilerim hayatım . Böyle olsun istememiştim. "

"Yine aynı şeyleri yapıyorsun Jongin ve bunlar benim kalbimi kırıyor. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi özür diliyorsun.." Kyungsoo'nun ses tonundaki kırgınlık bariz belliydi. Ve söylediği sözler Jongin'in ona hak vermesine neden olmuştu.

"Ben gerçekten üzgünüm Soo...Kendimi değiştirmeye çalışacağım sana söz veriyorum."

"Umarım dediklerini yaparsın Jongin."

"Tanrı şahidim olsun ki yapacağım hayatım. Ama şimdi kapatmam gerekiyor. Sonra görüşürüz." Bunu der demez telefonu kapatmıştı Jongin. Kyungsoo'da morali bozuk bir şekilde telefonunu yatağının üzerine bıraktı ve Jongin'le az önce yaptıkları tartışmayı düşünmeye başladı.

Lakin tam o sırada Odasının kapısı açıldı. Bunun üzerine Kyungsoo başını yerden kaldırıp gelen kişiye baktı. Bu kişi Yixing'ten başkası değildi. İyi de onun ne işi vardı burada? Bunları öğrenmek için yatağından kalkıp Yixing'in karşısında durdu.

"Odama girme cürretinde nasıl bulunursun?!" Diye bağırdı ama Yixing gülümsemeye başladı. Üstelik bu gülüş fazla korkutucu duruyordu.

"Gitme vakti geldi Kyungsoo.."

Gitme vakti mi demişti o ? Bu da ne demek oluyordu bu şimdi? "Ne saçmalıyorsunuz sen?" Bunu söylerken sesi istediği gibi çıkmamış ve kekelemişti.

"Düğün günü yapamadığım şeyi yapıyorum ve buradan gidiyoruz."

Kyungsoo kollarını göğsünde bağlayıp alayla Yixing'e bakmaya başladı "Sen dedin diye geleceğimi mi sanıyorsun?"

O an Yixing ona birkaç adım daha yaklaştı. Ve Kyungsoo bu yakınlıktan fazlasıyla rahatsız olmaya başlamıştı. "Evet öyle olacak." Bunu söylerken kendinden emindi genç adam.

"Beni buna zorlayacak bir şeyin yok."

"Bu kadar emin olma." Dedikten sonra cebinden bir kağıt çıkartıp Kyungsoo'ya uzattı. Kyungsoo hemen kağıdı alıp göz gezdirmeye başladı. Kim ailesine ait olan her şey Zhang Yixing'e devredildiği yazıyordu. Üstelik bu işlem büyük baba Soo Man tarafından gerçekleştirilmişti. Çünkü altında onun ıslak imzası vardı. İyi de bu nasıl olurdu? Bay Soo Man durduk yere neden böyle bir şey yapsın ki?

"Eğer benimle gelmezsen bu kağıdı avukatıma vereceğim. Bu villa da dahil olmak üzere Kim ailesine ait olan her şey benim olacak. Ve sevgili kocan senin yüzünden sefalete mahkum olacak.."

Duydukları şey karşısında neredeyse küçük dilini yutmuş gibiydi Kyungsoo.. Eğer giderse kendi hayatını mahvedebilirdi ama kalırsa o zaman daha büyük felaketlere davetiye çıkaracağı kesindi. Ve şuan da kısa olanın ne yapacağına dair hiçbir fikri yoktu...

↺ BÖLÜM SONU ↻

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro