05| ölü adamlarla oyun.

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng


0005. BÖLÜM BEŞ

— ölü adamlarla oyun.

───── Kelime | 4194 ─────

Taksinin durmasıyla Sherlock ve Melora araçtan inmişlerdi. Önlerindeki görkemli başyapıt onları karşılarken ikisi de derin bir nefes aldı. Eski mimariye sahip okulun, basamaklarını tırmanan Lestrade'e yöneldiler. Buraya gelmeden önce Lestrade tarafından tüm gelişmelerden haberdar olmuşlardı. Hâlâ çocuğun yalan söylüyor olduğunu düşünmüyor olsa da müfettiş, her ihtimale karşı tedbirli olmak istiyordu. Bu yüzden Melora'yı peşine takmıştı. Ama Melora da, Sherlock'u sürüklemişti ardından.

Henry'nin teşhis ettiği şüpheli Owen'ı, dün gece evinden almışlardı görevliler. Aynı zamanda evde bulunan eşi de eşlik etmişti onlara. Owen'ı merkeze götürürken, eşini öpme bahanesiyle kadına bir şeyler söylerken yakalanmıştı ayrıca. Daha sonra sorguya çektiklerinde adam; çocuğun bir hata yapmış olduğunu, o saatlerde karısıyla evde vakit geçirdikleri söyleyerek kendini savunmuştu. Ama adamın elindeki yara ve polisler varken karısına bir şeyler söylemeye çalışması, savunması karşısında kimseyi ikna etmemişti. Karısına ne söylediğini sorduklarında ise ısrarla reddetmiş, sadece avukatının aranmasını istemişti. O esnada eşi Bayan Walker da sorguya çekilmiş ve eşiyle aynı cevapları sunmuştu polislere.

Şimdi ise çocuğun, kaçırıldığını iddia ettiği okul bahçesinde herhangi bir kanıt aramaktaydılar. Owen tutuklu değildi, ellerinde bir kanıt olmadığı sürece de onu gözaltında daha fazla tutamazlardı. Bu yüzden, bulunacak en ufak bir delille davayı kapatmak istiyordu Lestrade. Owen'dan şüpheleniyordu, geçmiş dosyası kabarık bir suçluydu ama Melora.. O, çocuğun yalan söylüyor olma şüphesini kafasına çiviletmişti. Ayrıca adam çocukla hiçbir alakası olmadığını, tanımadığını savunup durmuştu.

Lestrade, basamakların başında bekleyen müdüre hanımın yanına vardığında tokalaşıp selamlaştılar. Yanlarına varan Sherlock ve Melora'ya dönerken, onları takdim etmişti. Ders zili çalana kadar dışardaki tüm meraklı gözler onların üzerindeydi. Onlarca irili ufaklı gözün üzerlerinde olması Sherlock'u rahatsız etmişti ki derin bir nefes bıraktı. Sırf sıkılmamak için ve birazda Melora'yı olayların içinde gözlemleyebilmek adına bunu kabul etmişti.

Okul, büyük ve yeşilliği bol bir bahçeye sahipti. Arka bahçenin belirlenen sınırlarıyla ormanlık alanının bir ucu kesişiyordu. Eğer bahçe sınırından çıkıp ormanlık alana girmişler ise işler biraz daha zorlaşırdı. Ama şimdilik bahçe ve çevresini incelemekteydiler polisler.

"Müfettiş Lestrade! Bir şey bulduk galiba."

Uzaktan onlara seslenen polisin yanına ilerlediler. Çimlerin arasına çömelmiş, eldivenli parmaklarıyla özenle tuttuğu şeyi Lestrade ve peşinden gelen ikiliye gösterdi. Sherlock'u bulduğunda adamın bakışları, birbirlerini görmeye pek mutlu olmadıkları anlaşılmaktaydı.

Buldukları şey bir işitme cihazıydı. Henry'nin düşürmüş olduğu cihaz. Delil torbasına yerleştirilirken o gün içerisinde elle tutulur başka delil geçmemişti. Okulun güvenlik kameraları birkaç gündür arızalı olduğu için herhangi bir görüntü yoktu. Görgü tanığı ise; Sherlock ve Melora'nın oldukça tuhafına gidecek bir şekilde yoktu. Bu bahçeden daha fazla bir bilgi çıkmayacağından hemfikirdiler, polisler boşa araştırma yapıyordu.

Lestrade'in telefonu çaldığında araştırmasını yarım bırakıp onu arayanı cevapladı. Donovan, bu davanın öbür araştırması için Walker ailesinin evine gitmişti bir başka ekiple. Her biri Lestrade'in telefon görüşmesinden vereceği haberi beklerken Melora, bulduğu delili paketleyen Anderson'la tanışma fırsatı bulmuştu.

Anderon'ın kadına karşı flörtöz tavrı, Melora'yı germişti. Normalde yeni tanıştığı birine karşı çok önyargıda bulunmayı sevmezdi, her zaman sıcak ve sevecen davranırdı. Ama Anderson'dan kaçmak için tüm sorularına kısa cevaplar verip kestirip atıyordu. İlgilenmediğini belli etse de adamın bunu algılayabildiğini sanmıyordu.

Melora'nın durumuna karşı sonunda Sherlock el atıp, Anderson'ın çenesini kapayıp uzaklaştırma taktiklerinden birini kullanmıştı. Dönüp, mavi gözlere teşekkür edercesine baktı. Sherlock ise omuz silkip dudaklarını birbirine bastırarak düz bir çizgi halini almasını sağlamıştı.

Telefonu sıkıntıyla kapatan müfettiş, ellerini beline yerleştirip bundan sonra ne yapacağını düşündü, derinlere dalıp giderken. Onu bu durumdan kurtaran ise Melora'nın melodik tınısıydı. "Bir şey çıktı mı?"

"Hayır." Tek bir kelimeyle durumu tamamen özetlemişti. Ellerinde dava hakkında buldukları sadece işitme cihazıydı. Ve bunla hiçbir yere varamazlardı. Ayrıca şüpheli Owen'ı gözaltında tutamazlardı artık.

"Tahmin etmiştim." Sherlock, çevrede boş boş bir şey bulma umuduyla gezinen araştırma ekibine kaşlarını çatarken hızla yanında dikilen Melora'ya döndü. Adamın bakışlarını üzerinde hissettiği gibi aynı şekilde karşılık vermişti. Ama birden ceketinin kolundan çekildiğini hissetti. "Gidip bir de biz bakalım."

Sherlock'un, peşinden sürüklemesine ayak uydurarak kimselere bir şey demeden oradan çabucak ayrıldılar. Lestrade ise uzaklaşan ikilinin ardından öylece bakakalmıştı. Yüzünü ovuşturup sıkıntılı nefesini soğuk havaya tekrar verirken bir başka düşünce zincirine takılmıştı. Bu ikisini tanıştırmakta hata yapıp yapmadığını sorgularken buldu kendini. Onlara zaten tek başlarınayken zor yetişiyordu, şimdi ikisi bir olursa kendi kendine iş almış olurdu.

Binadan çıkan birini gördüklerinde hızlı davranıp kapıyı kapanmadan yakalamışlardı. Onların bu hızına şaşkınlıkla bakan çift, Melora'nın sıcak gülümsemesiyle karşılaştılar. Sanki binadan biri gibi onları başıyla selamlamıştı. Sherlock'u sırtından dürtükleyerek içeriye geçerken önden ilerlemesine izin verdi.

Eski binanın basamaklarından çıkarlarken, her attıkları adımla sallandıklarını hissediyorlardı. Bu, binanın ne kadar eski olduğunun işaretiydi. Ayrıca küf kokmaktaydı her bir dört duvarı. Soğuktan kuruyan dudaklarını yalayıp önden ilerleyen adamı takip etmeyi sürdürdü. Walker ailesinin adresini nasıl elde ettiğini bilmiyordu. Sadece buraya gelmeden önce eve uğrayıp, yapamadıkları kahvaltıdan dolayı guruldayan karınlarını doyurmuşlardı. Sherlock'un isteği üzerine biraz daha oyalanmışlardı, ta ki televizyondaki haber kanalından Owen'ın salındığını görene kadar. Bu, Sherlock'un beklediği ilk adımdı.

Neden oyalandıklarını, niçin şimdi harekete geçtiklerini bilmiyordu Melora, ama tahminleri vardı. Owen ve eşinin konuşması gerekliydi. Lestrade'in onlara söylediği kadarıyla kadın masumdu. Sekiz aylık hamile bir kadın tabii ki güvenli, emin tarafta olmak isterdi. Ailesinin huzurunu korumak, bir tutmak için her şeye açıktı.

Sherlock son basamakları çıktığında karşılıklı kalan iki çelik kapıdan onların zıt yönünde olana ilerledi. Birkaç vuruşla kapının açılmasını beklerken karşısına geçen Melora'nın yüzüne baktı. Soğuktan dolayı burnunun ucu ve yanakları kızarmıştı. Ayrıca dudakları da çatlamıştı. Yol boyunca çenesini dahi açmamış olsa bile, bakışlarıyla gayet iyi konuşmuştu.

Kapının önünde çok beklemelerine gerek kalmadan kısa sürede kapı açılmıştı. Aralanan kapının ardından, Owen'ın eşi olduğundan oldukça emin oldukları kadın karşılamıştı ikiliyi. Yorgun ve uykusuz duruyordu. Stres altında olduğu, kemirilmiş tırnaklarından anlaşılıyordu. Merakla gelenlere baktı.

Melora ceketinin iç cebinden eskilerinden aşırdığı dedektiflik kimliğini çıkarıp kadına gösterdi. İlk kendini daha sonra Sherlock'u takdim etti. Kadın bakışlarını kimlikten çekip, ikisinin yüzünde gezdirdi. Onlara, onlardan bezmişçesine bakmıştı. "Owen evde değil, biraz önce çıktı."

"Evet, evde olmadığını biliyoruz. Sizinle konuşmak için buradayız." Melora, amaçlarını doğrudan hamile kadına iletti. Bir şeyler öğrenebilmek için kadını kendi taraflarına çekeceklerdi. Tabii Sherlock'un planının bu olduğundan emin değildi.
Kapıdaki iki dedektifi içeri davet etti. Dar koridordan ilerlerken evin ne kadar dağınık olduğu gözlerinden kaçmamıştı. Bir şey bulabilmek için araştırma ekibi evi cidden talan etmişlerdi. Salona yönlendirilirken üzülerek baktı Melora, kadına. Karnı burnunda bir kadın, geride bırakılan tüm bu kargaşayı tek başına üstlenmesi gerekiyordu. Ayrıca, eşi 'çocuk kaçırma' olayına karıştığı için üzerindeki hayal kırıklığını da toparlamalıydı. Neye, kime yetişeceğini şaşırmış olmalıydı.

Her biri kanepenin bir ucuna geçerken, kadın tekli koltuğa yerleşip ellerini karnının üstüne yerleştirdi. Dağınık saçları bukleler halinde boynuna çarpmaktaydı. Bir an önce her şeyin eskisi gibi olmasını dilercesine omuzları çöküktü. Sherlock etrafla ilgilenirken, Melora oturduğu koltuktan öne kayıp kadına biraz daha güven verircesine gözlerine baktı. "Bayan Walker, sizden bize olayın olduğu günü anlatmanızı istiyorum."

"Her şeyi anlattım, tekrar anlatmama ne gerek var." Kadın ardı ardına derin nefesler alırken refleks olarak parmakları dudaklarına kaymıştı. Tekrardan strese girmişti.

"Evet her şeyi anlattınız ama eşinizle konuştuğunuz her şeyi." Sherlock etrafta dolandırdığı gözlerini yuvarlayıp hamile kadının üzerinde durdurdu. "Yalan şahitliğin cezası iki yıla kadar çıkabiliyor. Size yardım edebiliriz ama karşılığında bir şey vermeniz gerekiyor."

"Owen daha önce hapse girmiş. Ama şimdi benimle. Biz iyi insanlarız." Kadın hüzünle mırıldanmıştı. Evet kocasının önceki hayatı temiz sayılmazdı. Ama birbirlerini tanıdıktan sonra yeni bir sayfa açmışlardı ve adam bu sayfayı asla kirletmemişti şimdiye kadar. Onlar çocuk bekliyorlardı ve kocası bir çocuğa zarar mı vermeye çalışmıştı, bu hiç mantıklı değildi. Başka şeyler vardı.

Gözyaşları göz pınarlarında birikirken Melora uzanıp, karnın üzerindeki eli sıktı. Yüzüne sıcak bir gülümseme takınmış, başını onaylarcasına sallamıştı yavaşça. "Owen'ı bilmem ama senin iyi bir insan olduğuna eminim Cassie."

Kadının güvenini biraz daha kazandıktan sonra, bu iki dedektiften çekinmemesi gerektiği kararına varmıştı Cassie. Yardım etmeye oldukça istekliydiler ama kocasının başını belaya sokmakta istemiyordu. Çünkü kendinden bir şeyler sakladığından oldukça emindi. Çocukla hiçbir alakasının olmadığını karısına açıklamıştı. Eşine inanıyordu ama onun ardından gizli işler çevirdiğinden şüphelenmediği anlamına gelmezdi bu.

Çok fazla detaya girmekten kaçınıp birkaç bilgi bahşetmişti adam ve kadına. Eşi olay günü ona, iş görüşmesinde olduğunu söylemişti. Ama sonra kabul edip, iş görüşmesine gitmediğini çünkü eski hayatından dolayı kimsenin onu işe almadığını anlatmıştı kadına. Ve biraz önce, evi toparlarlarken Owen'ın bir telefon aldığını açıkladı. Kendini çocuk odasına kilitlemiş, gizli bir görüşme yapmıştı. Eşinin yanına girebilmek için kapıyı ne kadar çalıp zorlasa da açamamış, daha sonra hiçbir şey demeden evden ayrılmıştı adam.

Tüm dikkatlerini yoğunlaştırdıkları Cassie'nin açıklamasında, Sherlock oturduğu yerden hızla ayaklanarak bebek odasının nerede olduğunu sormuştu. Odaya bir göz atmak istiyordu. Cassie, onun için odanın olduğu yeri tarif etmişti. Melora, Sherlock'un tek gitmesine izin vererek kadınla yalnız kalmalarının güzel bir avantaj olacağını düşündü. Kadın kadına belki daha rahat iletişime geçip daha fazla bilgi edinirdi.

Sherlock'un, yanlarından ayrılmasının üzerinden çok fazla vakit geçmeden salona geri dönmüştü. Ama tek değildi, koca bir sürprizle beraberdi. Kucağındakileri dökerken hızla orta sehpaya yığılmasını sağladı. Ahşabın üstünde yuvarlanan rulo yapılmış paraları görünce her iki kadının da gözleri genişlemişti. Melora'nın şaşkınlığı doğaldı ama Owen'ın eşinin şaşkınlığı, bu paralardan cidden haberinin olmadığının göstergesiydi. Adam, parayı çocuk odasındaki havalandırmada saklıyordu. Havalandırmayı kapatan yatağın, zemine çizdiği çizgiler Sherlock'un merakını uyandırmıştı sadece.

"Tam tamına 20 bin sterlin.. Hamile eşinin ardından gizli işler çeviriyor, demek bu. Güven ve aile çemberini kırmış. Owen'a sorman gereken gerçek soruların olmalı artık."

Cassie, Sherlock'un söyledikleriyle duygusal çöküntüye uğramıştı. Aklındaki sorular ona yeterken şimdi; evinin köşesinden daha önce hiç haberi olmamış bu paralar meydana çıkmıştı. Hiçbir işe alınmadığını daha dün itiraf etmişken özellikle bunların ortaya çıkması.. Geçimlerini zar zor, raf görevliliği yaparak sağlıyordu Cassie. Sekiz aylık hamile bile olsa diğer kadınlar gibi işten ayrılıp evde oturamazdı, bu işe ihtiyaçları vardı. Ama lanet kocası neler çeviriyordu, o temiz sayfalarını çok önceden kirletmişti.

Melora'nın kafasındaki düşünceler birbirlerine karışırken Sherlock'un ona seslendiğini işitti. Gitmeleri gerektiğini söyleyerek Walker ailesinin yaşadığı evden, Cassie'yi kendiyle bırakıp ayrıdılar. Sherlock önden gidip bir taksi durdururken Melora hızla ona eşlik etmişti binadan çıkarak.

"Ne oldu?" Sherlock tarafından binmesi için açılan kapıdan içeri geçmeden önce yöneltmişti sorusunu. Melora'nın yanına yerleştiğinde taksiciye gidecekleri yeri söylemişti. Adamın bir şey demesine kalmadan sorusu adresi algıladığında cevaplanmıştı. Lestrade'in tarafında bir gelişme oluşmuştu.

Melora, elinde iki bardakla merkezdeki sunum odalarından ayarladıklarına geçti. Ardındaki kapıyı ayağıyla kapatıp masa başındaki Sherlock'un yanına ilerledi. Elindeki kahvelerden birini ona teslim ederken yokken neler çıkarmış olduğuna bakındı.

Dün onlar için oldukça ilginç geçmişti. Walker ailesinin evinden çıktıklarında Lestrade'in isteği üzerine merkeze gitmişlerdi. Onları bekleyen şaşırtıcı bir gelişme olmuştu çünkü. Owen tekrar sorguya çekilmiş ve nedeni de Elizabeth ile Henry'i arabasıyla takip etmiş olmasıydı.

Elizabeth, adamın Henry'e zarar vermesinden korktuğu için birkaç polis tarafından koruma altına alınmak istemişti. Melora ise bu koruma işine gönüllü oldu, bir şekilde olayların burada kalmayacağı düşüncesindeydi. Elizabeth tarafından, evin misafirhanesi memnuniyetle Melora'ya açılmıştı.

Her şey buraya kadar güzel gitmişti. Melora için Henry'le biraz daha vakit geçirip onu tanıma şansı doğmuştu. Beraber oturup bir roket maketini bile tamamlamışlardı. Rokete isim verip Dünya'dan Ay'a gitme hayallerini onlarla paylaşmıştı çocuk. Bu sırada gelen telefonla konuşmaları kesilmiş, olacaklarla da Melora'nın düşünceleri dallanıp budaklanmıştı.

Gelen telefona Elizabeth cevap vermişti ve Henry'nin bir arkadaşı olduğunu söyleyen çocuğun annesiyle konuşmuşlardı. Çocuk, Henry için üzüldüğünü ve nasıl olduğunu öğrenmek istediğini söylemişti. Ayrıca Henry ile konuşmak ve onu tüm arkadaşları adına neşelendirmek istediğini ilettirmişti annesi tarafından. Henry'e tüm bunları ilettiğinde ise Elizabeth, herkesi şaşırtan bir harekette bulundu oğlan. Kalkıp annesinin elindeki telefonu şarj adaptörüne geri koyarak konuşmayı sonlandırmıştı.

Uyuma vakti geldiğinde ise sarışın kadın, oğlunu yatağa kadar eşlik etmişti. Melora ise kapı pervazından anne ile oğlu gözlemlemişti. Henry'nin güvende olduğunu hissettirmek için güvenlik sisteminden ona bahsetmiş ve onları açıp kapamayı sağlayan kumandalardan birini vermişti oğluna sarışın kadın.

Anne ve oğlunun bu halleri Melora'nın anılarını tekrardan hatırlamasına sebebiyet olmuştu. Uzun zaman önce genç kadında böyle sevgi dolu, üzerine titreyen iki ebeveyne sahipti. Sonraysa elde hiç kaldı, Bayan Hudson ve Lestrade'i saymazsa tabii. Hayatlarına soktukları gibi kendi kız çocuklarıymış gibi sahiplenmişlerdi. Her durumuna koşmuşlardı. Birinden isteyip de göremediği kanatlarının altındaki huzur ve güveni, ona onlar vermişti.

Güvenlik sistemi kurulduğunda herkes yatak odalarına çekilmişti, ancak gecenin bir yarısı gelen kulak tırmalayan alarm sesi herkesi yataklarından sıçrattırana kadar. Melora'nın yataktan çıkıp odadan ayrılması bir olmuştu.

Yemek masasının yanında korkuyla çivilenmiş Henry'nin yanından hızla ayrılan; siyah giysilerle gizlenmiş ve fiziksel görünümü bir erkek olan kişi, hızla girdiği gibi bahçe kapısından çıkmıştı. Hiç şüphesiz Melora da ardından atılmıştı bahçeye. Londra'nın günlerdir beklenmekte olan sağanak yağmuru altında koşuşturmuşlardı.

Kaçan kişinin ardından polis olup durmasını ne kadar söylemiş olsa da hiçbir faydasını görmemişti. Kaçan şahısın arka taraftaki yeşil alana girmesiyle, görüş alanını kısıtlayan sağanak yüzünden elinden kaçırmıştı Melora. Çamurun içinde kaya kaya geri dönmüştü onu evde bekleyenlere. Sıcacık yatağında yatan Sherlock'a, paylaşması gereken bir şey vardı. O da; eve girenin kesinlikle Owen olmadığıydı.

Bugün ise dün olanları düşünmek için bolca vakit bulmuşlardı. Ayrıca yeni bilgilerde ellerine geçmişti. Şimdi ise Melora'nın şüphelerinin yanlış olmadığını göstermek için Sherlock'un küçük bir planı vardı. Ayrıca artık çocuğun gerçekleri itiraf etme zamanı gelmişti, bu kadarlık yalan yeterli.

Kapının açılıp kapanma sesi tekrar odada yankılandığında tüm gözler gelene çevrilmişti. Arkasına yaslanıp müfettişe küçük bir tebessüm verirken kahvesini yudumlamıştı Sherlock'un da eşliğinde. "Ne çevirdiğiniz konusunda bir fikrim yok ama umarım hazırsınızdır."

Sherlock, dönüp mavi gözlerini bilgisayar başındaki genç kadına çevirdi. Onun onaylarca bakışlarıyla ilk etap tamamdı. Şimdi ikinci etap vardı ve o da, Elizabeth ile Henry'nin buraya gelmesiydi. "Çok gergin görünüyorsun, rahatla biraz."

"Siz ikinizin bilip de benim bilmediğim bir şey söz konusuyken mi?" Lestrade'in gergin tavrı keyifleri daha çok yerine getirmişti. Çünkü her şey kontrolleri altındaydı.

Kapı tekrar açıldığında ikinci adımı da tamamlamışlardı. Sarışın kadın her zamanki gibi şık giysileriyle içeri geçerken oğlunu elinden tutarak ona eşlik etmesini sağlıyordu. Lestrade dönüp kadınla tokalaştı. Daha sonra odadaki diğer ikiliye yönelip onları da selamladı. Bıkkınlıkla tekrar müfettişe dönmüştü. Buraya gelmek istemiyordu artık, eski kendince dingin hayatına geri dönmek istiyordu. Ayrıca oğlunun atlatmasını sağlamaya çalışırken daha da kötüleştiriyorlardı.

"Hemen geldiğiniz için teşekkürler. Oğlunuz için zor olduğunu biliyorum." Lestrade, Elizabeth'i oturması için sandalyelerden birine yönlendirdi. Küçük çocuğa bir gülümseme sunarken saçlarını karıştırmıştı.

"Niye geldiğimizi anlamıyorum." Çantasını yanındaki boşluğa bırakırken bu olayla ilgilenen müfettişten bir açıklama beklemişti. Ama açıklama Sherlock ve Melora'dandı.

Bilgisayarın başına geçtiğinde kadının beklediği o açıklamayı verdi Melora. "Her şeyi gözden geçirmeliyiz."

"Neden?" Sabrının son sınırlarına gelmişken merakı yüzünden, sesi biraz öncekine göre daha yüksek çıkmıştı. Kaşları çatılırken, Melora'nın bir şey demesini bekledi. Ama genç kadının tek yaptı bilgisayarla ilgilenmekteydi.

Birden ışıklar söndüğünde odada, Sherlock öksürerek tüm dikkatleri üzerine çekmişti. Kapının yanında, eli ışık anahtarlığında durmaktaydı. Odayı aydınlatan ve insanların üzerinde gölge oyunları yapan tek ışık kaynağı projektörden yansıyan mavi ışıktı. "Owen yalan söyledi, her sorguya çekildiğinde. Ve karısı da ona ortak olmuş ama yalan söylemeleri sandığımız nedenden değil. Çocuk kaçırıldığı sırada köpek dövüşündeydi."

Sherlock'un açıklaması bütün bunları bilen Melora ve kısmen bilen Henry dışında herkesi şaşırtmıştı. Henry anlamaya çalışıyordu. Elizabeth, yanında oturan oğluna döndü. Şu an tüm bunlara karşı aklı yatmıyordu. Bu neyin nesiydi, oğlu bir yanlışlık mı yapmıştı? Eğer yanlış kişiyse, o adam onları neden takip edip evlerine kadar girmişti?

"Köpek dövüşü mü?" Tüm bunlardan habersiz olan Lestrade belli etmemeye çalışarak Sherlock'a fısıldamıştı. Neden bundan haberi yoktu ve şimdi oluyordu?

"Peşlerine düştük. Güney yakasında yerlerini tespit ettik ve trafik kameralarını kontrol ederken.." Derin nefes alıp bilgisayardan bir görüntü açarak ekrana sundu Melora. Görüntüde, arabanın içinde görünen Owen yer almaktaydı. ".. Bunu bulduk."

Bilgisayarın ekranından bakışlarını kaldırırken Lestrade'e mahcupça küçük bir gülümseme sunmuştu. Her şey bir an içinde gelişmişti ve pek haber vermeye vakti olmamıştı. Ama Sherard'a bildirmişti ve o da bu konuyla ilgilenen ekibe haber vereceğini söylemişti.

Sherlock, yansıyan görüntünün önene gelip bizzat onlar için görüntüdeki tarih ve saati gösterdi. "Bu fotoğraf Henry'nin kaçırıldığı sabah 09.03'de çekildi. Owen, çocuğunuzu kaçırmış ve o sırada bu bölgede bulunmuş olamaz."

"Ama Henry onu teşhis etti, bir hata olmalı." Oğlunu savunan Elizabeth, Sherlock'a sert çıkışmıştı. Hâlâ akıllanmayan kadın için ise her biri göz devirmişti. Oğlunun hata yapmayacağını düşünmekten ne zaman vazgeçecekti, ya da yalan söylemeyeceğinden emin olmaktan. Her insan yalan söyler ve hata yapardı. Bunlar büyük ya da küçük olsun, varlardır.

"Oğlunuzun hatası.." Sherlock, sözcüklerini bastırarak tüm sakinliğini korudu. Bakışları oğlanın üstündeydi ve ne zaman açılacağını bekliyordu. Ama bunu, onu köşeye sıkıştırmadıkları sürece yapmayacağından emindi. "Baştan başlamamız lazım."

Sherlock, yoğunlaştırdığı bakışlarını hızla çocuktan çekip Melora'nın yanına ilerledi. Başlaması için ona başıyla işarette bulunmuştu. Melora aldığı onayla harekete geçip özellikle hazırladıkları zanlı dosyasını açtı. Çocuğun tarifinden benzerlikleri olan dört erkek fotoğrafı yan yana dizili bir şekilde tahtaya yansıdı anında.

Sherlock ve Melora ikilisinin ne yapmaya çalıştığını anlayan Lestrade, oturduğu yerden kalkıp görevini Sherlock'tan aldı. Oturduğu sandalyeden olanları izleyen çocuğun önünde çömelip onunla aynı hizaya gelip göz teması kurmuştu. "Senden bu fotoğraflara bakmanı ve seni kaçıran adamı görüp görmediğini söylemeni istiyoruz."

Henry'nin anlayabileceği şekilde olabildiğince yavaş ve bastırarak konuşmuştu. Ama Henry hızla annesine dönmüştü. Tedirginlik çocuğun mavi gözlerini parıldatırken Elizabeth, oğlunun elini sıkarak ona güven ve cesaret vermeye çalıştı. Boştaki eliyle yansıyan görüntüyü gösterip oğlu için tekrarlamıştı. "Seni kaçırmaya kalkan adam."

Bütün herkesin dikkati yansıyan görüntüdeki dört erkek fotoğrafına odaklanmıştı. Tüm bunları ayarlayan Sherlock ve Melora bile merakla bekliyordu. Ama herkesin meraklandığı şeye nazaran başka şey için meraklıydılar, onların biraz eğlenceydi.

"Burada mı?" Lestrade, dört fotoğrafı gösterip Henry'e döndü. Onu kaçırmaya çalışan adamın bunların arasında olup olmadığını söylemesini bekledi. Çocuk başını 'hayır' anlamında sallamıştı. Sonra da dönüp annesine bu durum hakkında isyanlarda bulundu.

Elizabeth, oğlunun yüzünü avuçlayıp yanağını ovuşturmuştu. Onun bu durumdan bıktığını anlayabiliyordu, hayatı boyunca polislerle hiç bu kadar iç içe olmamıştı. Rahatsız hissediyordu ama onu kaçırmaya çalışan kişiyi bulmalı ve gerekli cezayı vermelilerdi. Sokaklarda öylece dolanmasına ve oğluna tekrar zarar vermesine asla izin veremezdi. "Ne kadar gerekiyorsa aşkım."

"Sıradakine geçelim." Bu ilk seçeneklerden bir şey çıkmadığı için Sherlock, Melora'yı harekete geçirmişti. Bilgisayardan bir sonraki ayarladıkları sabıka dosyasını açan Melora, ekrana yeni bir dört sabıka fotoğrafı getirmişti. Tıpkı biraz önceki gibi şüpheliler birbirine az çok benzemekteydiler.

Lestrade soracağı aynı soruyu bu sefer çocuğa yöneltmemişti. Tüm bakışlar altında gerilen çocuk en sonunda elini kaldırıp birini parmakla işaret etti. Hızla ilk fotoğrafının yanına geçerek adamı gösterdi Lestrade. "Kim? Bu mu?"

Henry başını iki yana olumsuz olarak salladı. Lestrade biraz gerileyip direk ikinci fotoğrafı gösterdi. "Bu mu?"

"İkinin ikisi.." Çocuk, Lestrade'in gösterdiği kişiyi başıyla onayladığında Sherlock sadece Melora'nın duyabileceği bir şekilde mırıldanmıştı. Melora başını sallarken ne demek istediğini bildiği için önceden hazırlamış oldukları dosyalardan çocuğun seçtiği, zanlının bilgilerinin yazdığı belgeyi kalkıp Lestrade'e teslim etti.

Eline gelen kağıdı incelerken gözden geçirdiği her bilgide şaşkınlığını gizleyememişti. Bakışlarını kağıttan çekti ve oturan çocuğa baktı. "O olduğundan emin misin?"

Çocuk, müfettişten gelen soruyla annesine hızla dönmüştü. Yardım istercesine kadının gözlerine bakarken Elizabeth onu yanlış anlayarak, müfettişin söylediklerini tekrarlamıştı işaret diliyle. Ama Lestrade, annesinden yardım dilenen çocuğun bakışlarını kadında değil, kendinde olmasını istiyordu. Ne dönüyorsa ortada, buna son vermek istiyordu. "Hayır, hayır. Bana bak. O mu?"

Henry ve Elizabeth, Lestrade'in uyarıcı ses tonuyla hızla dediğini yapmış, bakışlarını üzerine vermişlerdi. Yavaşça başını sallayarak emin olduğunu doğrulayan çocuk, bundan sonra artık ne olacağını bilmediği için korkmaya başlamıştı.

Lestrade tamamen hayal kırıklığına uğramıştı. Melora'nın, aklına sokmuş olduğu tüm o şüphelere rağmen çocuğa inanmak istemişti. Küçük bir çocuğun oyununa gelip onları bu kadar uğraştırdığına inanamıyordu.

"Bu adam içeriden bir ay önce çıktı." Lestrade sesindeki hayal kırıklığını ve öfkesini bastırmaya çalıştı. Yanındaki Melora ise anlayışla adamın kolunu sıvamıştı. Bu işin içinde olan kimselerin beklediği bir şey değildi. Çocuk iyi bir gözlemciydi ve neredeyse iyi olabilecek bir hikaye oluşturmuştu.

Henry'nin sorgulandığı gün, Melora'nın geçmişi yad ettiği sabıka panosundaki görseller birleştirildiğinde çocuğun anlattığı hikayeyle birebir örtüşüyordu. Bagaj olayı, kapüşonlu zanlı, bodrum, ormandaki ev, pencere ve merdivenler. Tesadüf eseri bir ara Sherlock ile önünden geçerken gözleri takılmıştı. Fotoğraflar üzerinden gidince hikayeyi anlatırken, o gün Henry'nin burada oturup bu panoya oldukça dikkatli incelemesi çok mantıklı gelmişti.

Owen'ın ise olaya dahil olması; o gün masanın üstünde bulunan, köpek dövüşleri konusunda şüphelenilen kişilerin yer aldığı dosyadandı. Oğlan, Owen'ı oradan bulmuş olmalıydı. Daha sonrada onu buruşturup atmıştı, ki bu da Melora gelirken olmuştu. O günde bunu sorgulamıştı Melora, ne yaptığı konusunda. Ama üzerinde çok durmamıştı.

"Şu an serbest mi?" Hiçbir şeyden haberi olmayan Elizabeth, şaşkınlık ve öfkeyle ayaklanmıştı. Ama Sherlock kadının sesini bastırarak, artık onun düşünüp bir şeyleri fark etme işlevini çalıştırmak adına konuya daha net bir açıklama getirdi. "Hücresinde intihar etti. Üç hafta önce de gömüldü. Oğlunuz burada kimi seçerse seçsin o gün o saatte orada olma imkanı olmayan biri olacaktı."

Elizabeth, sonunda her şeyi yavaş yavaş anlamaya başladığında oğluna şaşkınla bakmıştı. Bunu yapmış olduğuna inanamıyordu. Tüm bunların hepsi bir yalan olup, neden böyle bir şeye gerek duymuştu. Eğer başına başka türlü bir bela geldiyse bunu çekinmeden söyleyebilirdi. Ya da okula gitmek istemiyorsa.. Kızmazdı ama şu an işler iyice sarpa sarmıştı.

Melora, çocuğun önünde çömeldi. Onun mavi gözleriyle bakışlarını kesiştirdiğinde korktuğunu görebiliyordu. Her şey ortaya çıkmıştı. Herkeste biraz öfke olduğunu biliyordu, çünkü onları yalanlarıyla dolandırmıştı. Melora'nın konuşmasına karşılık başını salladı yavaşça. "Artık gerçekleri anlatma zamanı geldi. Hepsini uydurduğunu ve kimsenin seni kaçırmaya kalkmadığını biliyoruz."

Elizabeth kendini toparlayabilmek için izin isteyerek yanlarından ayrıldı. Sarışın kadın gelene kadar ürkek çocuğu sıkıştırıp korkutmak istemediklerinden etrafı eski haline getirmişlerdi o süre içerisinde. Sherlock kapattığı ışıkları geri açtı, işlerinin bitmesinden dolayı bilgisayarı kapamıştı Melora da. Lestrade ise odadan çıkıp bu davayla ilgilenen ekibi durdurmaya gitmişti.

Bir bardak suyla, sandalyede oturmuş tüm sessizliğiyle onları izleyen Henry'nin yanına yanaştı genç kadın. Önüne düşen saçlarını kulağın arkasına sıkıştırıp küçük bir gülümsemeyle suyu içmesi için uzattı oğlana. Henry, bu zaman kadar aynı tavırla yaklaşan genç kadına hiç şüphesiz mahcup küçük bir gülümseme sunmuştu. Diğer polisler onu korkutmaktaydı ve sevmemişti ama Melora onlar gibi değildi. Her zaman yakın davranmaya çalışmıştı.

Çocuğun önüne düşen kahverengi saçları karıştırıp sandalyelerden birine geçti. Aldığı kalemlerden biriyle saçını el alışkanlığı topuz yaparken bakışları Sherlock'a kaymıştı. Duvar köşesini kendine yer edinmiş, araladığı jaluziden departmandakileri izlemekteydi. Ama bir an gözleri genç kadına kaymış ve çocukla arasındaki ilişkiyi izlemişti.

Çocuğun gülümsediği tek polis Melora olabilirdi. Kadının, insanlarla iletişimde oldukça iyi olduğunu bir kez daha görmüştü. Küçük bir nokta bulup oradan kendine çekiyordu. Çocukla sürekli işaret diliyle iletişim kurmuştu, Owen'ın eşiyle bebeği hakkında konuşmuştu. Böylece sanki yıllardır Melora hayatlarındaymış gibi ona güvenmişler ve rahatça iletişime geçmişlerdi.

Bakışları Melora'yla buluştuğunda ela gözler, üzerindeki gözlere karşı kısılmış ve adam için ayrı bir gülümseme vermişti. Parmakları saç tutamlarını toplamakla yoğunken dudaklarını kıpırdatıp adama 'merhaba' demişti. Kapı açılıp içeri Elizabeth'le Lestrade girdiğinde her ikisi de çabucak toparlandı. Sarışın kadının yüzü en az saçları kadar açıktı. Şoku atlatamamış olmalıydı. Ya da başka şeyler?

Topukları üzerinde usulca oğlunun yanına ilerledi ve yanındaki sandalyeye oturdu. Bir eliyle oğlunun elini kavramışken diğer eliyle eğmiş olduğu başını çenesinden tutarak kaldırmıştı. Böylece oğlunun gözlerine üzülerek baktı. "Neden uydurdun?"

Henry, annesine karşı oldukça mahcup hissediyordu. Bu zamana kadar annesine yalan söylememişti. Sadece annesi değil, çevresindeki insanlara karşı da. Ama korku ve panik ona bunları yaptırmıştı. Sadece tedirginlikle etraftaki polislere baktı. Lestrade ve Sherlock üzerlerindeki bakışı anladıklarında anneyle oğlu yalnız bırakmaya karar almışlardı. Melora'nın odada durması Henry için rahatsızlık yaratmazdı, ama yine de anne ve oğula saygısı vardı. Onların yalnız kalıp konuşması lazımdı, zaten çoğunu biliyordu olayların.

"Biz dışarıda bekleyelim." Lestrade kapıya yönelip çıkmaları için Sherlock ve Melora'ya öncelik tanıyıp daha sonra ardından kapıyı kapadı. Anne ve oğulun yalnız konuşmalarına izin verirken Sherlock ve Melora'yı azarlayacaktı o sırada.

Tüm bu olanlardan haberi olmadığı için koca bir nutukta bulunan Lestrade, yaramazlıkta bulunan bir çocuk gibi yanaklarının iç kısmını kemirip uslu uslu azarlanmasını dinleyen Melora ile tüm bunları umursamayan Sherlock arasında bakışları gidip gelmişti. Lestrade, onlardan bilmediği artık ne varsa anlatmalarını sert bir ricayla emretmiş. Kâküllerini düzelten Melora, üstü kapalı bir şekilde olayı hızla özet geçti. Birazdan çocuğun ağzından her şeyi duyacaklardı zaten.

Sherlock, perdesini açık bıraktığı camdan içerideki odada konuşan anne ve oğlu izlemekteydi. Elleri arkada ritim tutarken konuşmalarını bitirmelerini bekledi. Çocuk her şeyi annesini tek tek aktarmaktaydı. Sarışın kadının yüzünde sıkıntılı bir ifade bürünmüştü. Bir an odanın içinden yüksek sesli telefon melodisi yankılanmıştı. Kadın, oğluna beklemesini belirtip çantasından telefonu çıkardığında, arayan kişiyi görür görmez hızla ayaklandı. Telefondaki tüm konuşmaları sakinlikle cevaplamıştı Sherlock'a göz teması kurduğunda.

Tüm konuşma bittiğinde Elizabeth odadan çıkmıştı. Oğlunun yaptığı her şeyi polislere anlatmaya hazırdı. Böylece doğrudan Lestrade'in ofisine geçtiler. Henry onlara katılmamıştı, bu yüzden odanın dışında kaldı. Melora, Elizabeth için de bir bardak su hazırlayıp vermişti. Herkes kendi yerlerine geçerken kadının konuşmasını beklediler.

Elizabeth bir iki öksürükle ses düzeyini ayarlayıp odadaki diğerlerine göre daha üst düzeyli olan Lestrade'e döndü. "Bana dedi ki; bazı çocuklar aylardır onu dövüp aşağılıyorlarmış. Onu utandırmak için filme alıyorlarmış. Kaçmadan önce okula gitmemek için bütün hafta hasta numarası yapmış. O sabah da evde kalmaya çalıştı ama ben ona izin vermedim. Oğlumun kendini korumaya çalıştığını fark edemedim."

"Tıpkı diğer günler gibi o günde çocuklar tarafından sıkıştırıldı. Onunla dalga geçtiler ve okulun arka kısmında kalan pekte uzak olmayan su kanalının oraya götürdüler. Çantasını orada bulduk." Herkes için olayın küçük bir tahmini özetini geçti Melora. Çocuğun formasındaki lekeler ve üstüne sinmiş dışkı kokusu bunun kanıtıydı. Çocuklar, Henry'nin küçük duruma düşüp utanması için oldukça zor kullanmışlardı. Sırf onlardan farklı olduğu için dışlanan bir çocuktu.

"Okula geri dönmek istemiş ama yönünü kaybetmiş. İstemeyerek okuldan uzaklaşmış. İşin içine polisler ve haberciler karışınca neye neden olduğunu anlamış, korkmuş ve gerçeği söyleyecek cesareti bulamamış."

"Bu yüzden departmandaki herkesi parmağında oynattı hikayesiyle." Kinayesiyle odadaki herkesi iğnelemişti Sherlock. Küçük bir çocuğa kanmışlardı, her biri.

"Henry çok dikkatli bir çocuktur." Elizabeth titrek sessiyle oğluna arka çıkmaya çalıştı.

"Gece evinize giren kişi de Owen değildi." Melora, özellikle altını çizmişti herkese hatırlatmak için. Elizabeth, tekrardan başını onaylarcasına sallamıştı açıklamada bulunmadan önce. "Kendini çaresiz hissetmiş. Sonra o çocuklar ona baskı yapmaya başlamış. Doğruyu söylerse başlarına geleceklerden korkmuşlar. Olanları anlatırsa polise, peşine düşeceklerini ve bu sefer oyun olmayacağın söylemişler."

İfade tamamen dosyaya geçtiğinde Elizabeth ve Henry'nin ayrılmalarına izin vermişlerdi. Bir grup polis yarın okula uğrayıp Henry'nin olayına karışan çocuklarla ilgilenecekti. Her biri yaptıklarının cezasını ödemesi gerekiyordu. Zorbalık iyi bir şey değildi. Kimse kimseden üstün olamazdı farklı olduğu için de ayrıca.

Melora dönüp Sherlock'a eve gitmeyi önermişti. Böylelikle işleri kalmayan ikili Scotland Yard'dan ayrılıp Baker Sokağı'nın yolunu tutmuştu..

Yazım yanlışlarım varsa affola.

Küçük yıldıza dokunmayı, konuşma balonuna tıklayıp düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın.

Ne kadar etkileşim,
o kadar mutlu pofuduk...

01. Aslında bu bölümde olan olayları 1-2 bölüme rahatlıkla yayabilirdim. Burada çok hızlı bir özet geçtim, biliyorum. Davadan çok çabuk sıkıldım ondan bu hızım, ayrıca kaç bölümdür bu davanın konusu geçiyor. Zaten anlayacağınız üzere dava tam kapatılmış sayılmaz 😏😉 diğer bölümü akşama ya da yarına atar ve böylece bu hızımı telafi ederim 💙

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro