HEM ÖDÜL HEM CEZA

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

Ve sonunda karşınızdayım. Tüm fen derslerinden, geometriden ve deneme sınavlarından sonra :(((( Neyse ben başlıyorum. Size ii okumalar...

------------1 HAFTA SONRA------------

Lucy:

Güneşin doğmasıyla uyanmam bir olmuştu. Zaten son bir haftadır gözüme uyku girmiyor. Uykuya dalsam bile hemen sabah oluyordu. Bir haftadır rahatsız olduğumu söyleyerek loncaya gitmemiştim. Nasıl gidebilirim? Şu aptal Natsu loncadaki herkesi benim için göndermişti ve bu vesileyle de herkes benim Natsu'yu sevdiğimi... Yaani Natsu'nun beni sevdiğini öğrenmişti. Ordakilerin yüzüne nasıl bakabilirdim. Utancımdan kaç gündür kendimi yiyip duruyordum. Bir de bunun üstüne beni...

Ha. Pencereden bir ses geldi. Perde ve pencere kapalı olduğu için ne olduğunu göremedim. Hemen perdeyi çektim. Bir de ne göreyim...

Bana pencereyi açmam için işaret yaptı. Açıkçası ilk başta tereddüt ettim. Ama bu çözüm değildi. Bu yüzden açtım.

"Günaydın."

"G-günaydın Erza. Önemli bir şey mi var? Yanlış anlama. Sabah sabah seni görünce..."

"Hayır çok önemli değil.". Biraz durdu. "Neden bizimle göreve gelmedin? Gerçi tahmin edebiliyorum. İstersen o kömür beyinliye haddi..."

"Yok yok kalsın."

Zoraki gülümsedim.

"Sahi sen neden geldin?"

"Usta seni çağırmamı istedi. Nedenini ben de bilmiyorum. Hazırlan da gidelim."

Dediğini yapıp hazırlandım. Vakit kaybetmeden yola koyulduk. Acaba usta neden beni istedi? Umarım önemli bir şey değildir? Dur biraz. Evet evet kesin Natsu yüzünden. Loncayı kapattırdığı için. Ben de bu olay da başrol oynuyordum. Bu yüzden beni de çığırdı. Ayrıca Natsu'dan söz açılmışken muhtemelen o da loncadadır. Aslında adımlarım geri geri gidiyordu. Ama mecbur gitmek.zorundaydım.

Tahmin ettiğim gibi loncaya vardığımda Natsu da oradaydı.

Natsu:

Neredeyse bir haftadır Lucy'yi göremedim ve ben de Lucy eksikliği oluştu. Hepsi benim yüzümden. Kız utancından loncaya bile gelmiyordu. Onu görme umuduyla loncaya gittim. Kapıda Erza ile karşılaştım. Beni anlamış olmalı ki başını hayır anlamında salladı. Fakat sonra gülümsedi ve gitti. Umutsuzca içeri girdim ve masaların birine oturdum. Bir süre sonra ihtiyar odasından çıktı ve beni yanına çağırdı. Beklememi söyledi. Beklerken içeriye Erza ve o güzel sarı saçlarıyla Lucy geldi.

Usta Makarov:

Birkaç günlüğüne ustalar toplantısına gideyim, şikayetler dolusu kağıt sürüsü versinler. Üzerine azar işiteyim. Özür dileyeceklerine loncayı kapatıyorlar. O kadar kişiyi dışarı çıkarmak kolay mı be? Ama o ikisine göstereceğim. Bu çifte kumrulara hem ödül hem ceza vereceğim. Hihihihihi.

Lucy:

Peki neden ustanın yanında... Ah neden kendimi yoruyorum. Biliyor işte her şeyi. Yüzüm kızarık bir şekilde onların yanına gittim. Natsu da bende farklı değildi. Ama çok tatlıydı. Ne düşünüyorum ben. Şimdi söz ustada.

"Evlatlarım. Fazla söz söylemeden konuya girmek istiyorum. İkinize özel bir görevim var. Üstelik ödülü de çok iyi (sırıtır). Ama biraz şüpheli. Müşteriyle bizzat ben görüştüm. Bu yüzden direk göreve gideceksiniz. İşte burada da harita."

"(Haritayı alır) Peki ne yapmamız gerekiyor. Umarım bir hırsız çetesidir de onları bir güzel pataklarım." (Natsu)

"Aslında kısmen haklısın. Bir tarihi eser kaçakçılığı (ya da koleksiyonculuğu) ile ilgili. Ama bunu yapanlar... kraliyet ailesinden.

Aynı anda:

"Nani???" (Birbirlerine bakarlar ve kızarırlar)

"Ama kesin bir bilgi yok. Sadece araştırmanızı istiyorum."

"Nasıl bilgi bulabiliriz? Eserlerin sevkiyatı için kullandıkları gemi türü bir şey olmalı." (Lucy)

(Natsu gemi lafını duyar duymaz midesi bulanır. Lucy kimsenin duymayacağı şekilde kıkırdar)

"Bunun hakkında bilgi yok. Fakat elbette bir planımız var. Yarın gece kendi şatolarında bir balo düzenleyecekler. Aynı zamanda bu eserleri de orada sergileyecekler. Siz o baloya gidip eserleri inceleyeceksiniz. Yalnızzzz... Oraya kimlik değiştirerek gidecekseniz. Evli bir çift olarak (şeytani bir sırıtış)...

Yine aynı ayda:

"Nani?"

Tamam bu çok fazlaydı. Ama ustaya da karşı gelemezdim.

"Merak etmeyin. Her şey yavaş yavaş hazırlanıyor. Yarın sabah yola çıkarsınız. Bu arada Lucy. Birkaç gündür loncaya uğramıyormuşsun. Önemli bir şey yok değil mı?"

"H-hayır usta, yok. Sadece halsizdim. Şimdi daha iyiyim."

"Güzel. O zaman siz de hazırlıklara başlayın. Kaç gün kalacağınız belli değil. Ona göre ayarlayın kendinizi. Neyse şimdiden görevde bol şans. Ha unutmadan ödülünüzü geldiğinizde benden alacaksınız."

Ve bunları söylediği gibi de gitti. Eğer o ustam olmasaydı kesinlikle elimden çekeceği vardı. Daha bir hafta önce nasıl haldeydim şimdi nasıl haldeyim. Yinede yapacak bişi yoktu.

"N-neyse sonra görüşürüz." (Natsu)

"Görüşürüz." (Lucy)

Nedense sesinde kırgınlık ve hüzün hissettim. Ama işin korkunç tarafı loncadan çıkarken arkasına bile bakmamıştı.

Natsu:

Artık ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Sonuçta her şey ortadaydı. O bir şey yapmadığı için de kırgındım. Ama neyse sonra düzelirdi. Bir de görev işi var. Benim için hem ödül hem ceza. Kim bilir bu işten ne kadar para çıkardı. (gözleri parladı.). Şimdi çarşıya gidip ihtiyacım olan bir iki eşya alayım. Sonuçta kaç gün kalacağımız belli değil.

İhtiyacım olan şeyleri aldıktan sonra karnımın acıktığını fark ettim. Gerçekten de karnımda zil çalıyordu. Hemen en yakınımdaki restoranta gittim. Masaya oturup bekledim. Bir garson geldi ve ne istediğimi sordu. Tabii ki de et dedim. Elindeki deftere bir şeyler yazdı ve gitti. Bir süre bekledim. Sonra garson etlerle geldi.

Etleri almak için arkamı döndüm. Bir de ne göreyim.

"Lucy???"

Lucy:

Bu böyle olmayacaktı. Birbirimizden kaçarak yaşayamayız. Hemen peşinden gittim. Onu takip etmeye başladım ve konuşacak uygun zaman aramaya başladım. Bir süre sonra bir restorantta gitti. Ordan ne isteyeceğini tahmin edebiliyordum. Bu bana bir fikir verdi.

Natsu'ya gözükmeden restorantın içine girdim (Natsu dışarıda oturuyor). İçerideki garsonlardan rica ettim ve bana garson kıyafeti ayarladılar. Natsu'nun sipariş ettiği yemeği aldım ve yanına gittim.

Natsu:

"Lucy???"

"Buyrun efendim, yemeğiniz."

Tanrım, bu kız ne yapmaya çalışıyor? Hem benden kaçıyor, hem de bana sürpriz yapıyordu. Hoşuma da gitmedi değil hani :D

Yemekleri masanın üstüne koydu. Karşıma geçti ve

"Afiyet olsun" dedi.

Hey benim ona yaptığımın aynısını yapıyor. Yinede bozuntuya vermedim.

"Afiyet olsun."

Bir süre öylece yemek yedik. Hiç ses çıkmıyordu. Bense Lucy'nin ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. Onca olaylardan sonra kaç sonra da karşımda yemek ye. Gerçi durgundu ama yinede sormadan edemedim.

"Lucy (Natsu'ya bakar). Yalnızca bir şey soracağım. Ve bana kesin ve doğru cevap vereceksin (Başını tamam anlamında sallar). Bana karşı bir şey hissediyor musun?"

İlk başta tepki vermedi. Aniden masanın üzerinde yumruk şeklinde duran elimi aldı ve yumruğumu gevşeterek elimi tuttu (Lucy de şaşırır ama önemsemez). Ve bana sımsıcak tebessümüyle gülümsedi. Tamamdır bu iş bu kadar :))))

Tam bu sırada esas garson geldi. Muhtemelen hesap içindi. Dur biraz, ben paramın harcamıştım. Lucy'ye baktım. Anlamış olacaktı ki başını hayır anlamında salladı. Eyvah hapı yuttuk. Hemen Lucy'yi tuttuğum gibi kaçmaya başladık.

--------------1-2 saat sonra ----------------

Gray:

Baka. Madem bir restoranta gidiyorsun, neden yanında para bulundur muyorsun? Kıçımın şöminesi yüzünden düştüğüm duruma bak. Peki Lucy? Onda da mı akıl yok? Olan bana oluyor. Zaten yanımda da Juvia var ve kolumdan ayrılmıyor.

"Hey Gray-sama. Artık aşk rakibi de sevgili bulduğuna göre artık beni sevebilirsiniz."

Off. Ben bu kızla ne yapacağım? Sanki etrafımda deli sürüsü vardı. Ama onlarsız da hayat olmuyor işte.

"Gray-sama bari bu soruma cevap verin (Gray ona baktı). Şimdi biz oraya neden gidiyoruz? Kavga mı çıkarmış Natsu?"

Onu kıramadım.

"Hayır ama bizim akıllılar yemek için para getirmemişler. Bizde para götürüyoruz. Usta görevlerden kesecekmiş."

"Yaşasın, Gray-sama ile restoranta yemek yemeye gidiyorum :)))))))) 

(kolunu daha sıkı sıkar)

"KAFANIN ALEMİNDE NELER DÖNÜYOR LAN SENİN???

Der demez restorantın önüne geldik. Şu işi halledelim de gidelim. Ama o mankafayla bir kavga fena olmazdı (sırıtır)

Lucy:

"Al şunları." (Lucy)

"On tane elim yok burada. Bekle biraz." (Natsu)

"Ohoooo biz bu hızla gidersek seneye anca bitiririz." (Lucy)

"(gözleri parlar) Bu bulaşıkların nasıl  hızlı durulacağımı biliyorum. (Natsu)

"SAKIN AKLINDAN BİLE GEÇİRME." (Lucy)

"İnsan yanında para bulundurur değil mı? Bak şu halimize. Bulaşık yıkıyoruz." (Natsu)

"BENİM SUÇUM MÜ? ASIL SENİN SUÇUN. MADEM GELDİN PARAM VAR MI DİYE BAKAR İNSAN." (Lucy)

"Siz iki aşık tartışmayı kesin."

Bu Gray'di. Neyseki Happy balık ararken buraya gelmiş ve bizle karşılaşmıştı. O da loncakilere  haber verdi. Yanında Juvia ile gelmiş. (biraz şaşırır)

"Minna sizi gördüğüme sevindim. Geldiğiniz için teşekkürler. (Lucy)

"Evet evet. Gray de gelmiş." (Natsu)

"Bir sorun mü var, kıçımın şöminesi. (Gray) (kafa kafaya gelirler)

"Var hem de birden fazla,  donsuz lale."

"Ice Make Lance (Buz Yapımı Mızrak)" (Gray)

"Karyuu No Hoko (Ateş Ejderhasının Kükremesi)" (Natsu)

Olamaz. Fairy Tail yine bir yeri yıkıyor. Buraya para vermeye gelinmişti ama kavga çıkıyordu. Bir şeyler düşünmeliyim. O anda aklıma bir fikir geldi. Yapmak istemiyordum ama başka çarem yoktu (gözleri parlar). Natsu ve  Gray kavga ederken Juvia da Gray'a destekliyordu. Ben de fark ettirmeden iki tava aldım. Arkalarına sinsice geçtim ve tüm gücümle kafalarına tavayı geçirdim. Juvia bana şaşkın ve kizgin bir şekilde bakıyordu. Neyseki herhangi atağa geçmedi. Gray'i alıp kayıplara karıştı. O sırada patron geldi. Mutfağı o halde görünce baygın Natsu'yla beni dışarı attı. Juvia ve Gray'in getirdikleri parayı da aldılar. Natsu'yu zor da olsa alıp uzaklaştım. Yakınlardaki bir parkın bankına oturdum. Her ne kadar kendimi çok zorlasamda onu dizime yatırdım. Ama mutluydum.

Bir iki dakika içinde Natsu sinirli ve hızlı bir şekilde doğruldu ve

"Hey donsuz lale. Benimle... Gray... Nerede? Neresi burası? (başını tutar) Başım da bir şişlik mı var Bunu Gray yaptı değil mı? Ona göstereceğim"

"(tekrar dizine yatırır) Sakin ol. Her şey yolunda. Şimdi dinlen. (pantalon giymenin rahatlığını ve Natsu'nun başındaki şişkinlikten dolayı tedirginlik yaşıyor.)




Sanırım uzun oldu. Ayrıca saçmaladığımı düşünüyorum. Yine de umarım okurken eğlenmişsinizdir. En kısa zamanda görüşmek üzere bay bay...

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro