RENK CÜMBÜŞÜ

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

Lucy:

Natsu ne yapmaya çalışıyor anlamıyorum. Şimdi de beni bilmediğim bir yere götürüyor. Kim bilir aklında neler var. Artık yorulmaya başlamıştım. Kalpten gitmezsem iyidir. Ayrıca koşmak da istemiyorum.

"Natsu, birazcık yavaş gidebilir miyiz? Çok yoruldum. Hem nereye gidiyoruz?"

"Üzgünüm yavaşlayamayız. Eğer geç kalırsak yetişemeyiz."

"Nereye yetişemeyiz be adam?"

"Bu bir sır. Hem kaba olma. Senin için onca şey yaptım."

" Sanki isteyen vardı."

"Hadi, az laf çok iş."

Gerçekten de sinir olmuştum. Adam akıllı açıklasa sorun yok. Ama açıklamıyor işte. Sanırım bekleyip göreceğiz. Hadi zaman, ak bakalım.

Natsu:

Hızlı, hızlı, hızlı... Hemen varmamız gerek. Şu Gray yüzünden geç kalmıştık. Tahminen 15 dakikalık yol vardı. Ama bu süre oraya tam zamanında varmamıza sağlar mı emin değilim. Hey dur biraz. Neden ateşimle gitmiyoruz ki.

"Hey Lucy. Sıkı tutun."

" Bekle. Ne-"

Daha cümlesini tamamlamadan gücümü kullanmaya başlamıştım.

"Du-du-dur de-dim sana."

"Olmaz. Zaten böyle gidersek hemen varırız."

Konuşamamıştı. Sanki havada gidiyordu. O güzel saçları bile bozulmuştu. Umarım beni affeder.

Son hızla giderken sonunda vardık. Acaba geciktik mi? Biraz bekleyelim. Ona göre bir şeyler düşünürüz.

Lucy:

Hey, burası Natsu, Happy ve benim balık tutmaya geldiğimiz yerdi. Ne yani yeni bir balık türü keşfetti de bana göstermek için mı buraya geldik? Yoksa Happy'ye balık tutmaya mı?

"Burada ne işimiz var? Yoksa Happy'ye balık tutmaya mı geldik?"

"Tabii ki de hayır. O istediği zaman balık tutar. Hem nereden çıktı bu?

Mahçup olmuştum.

"Hiçbir yerden, hiçbir yerden. Neyse anlat sen neden buradayız?"

"Şey... A bak şuraya. Tam zamanında."

Hemen önümüzdeki nehre baktım. Gözlerime inanamıyorum. Nehir birden renk değiştirdi. Gökkuşağı renklerine büründü. Hayır, daha fazla renk vardı. Ağaçlar bile renk değiştirmeye başladı. Gördüğüm manzarayı anlatacak kelimeler bulamıyordum. Natsu bir şeyler anlatmaya başladı.

"Bu olayı Happy ile ilk defa birkaç yıl önce gördüm. Günün bu saatlerinde fazla kimse olmadığı için pek bilinmez. Zaten çok küçük bir bölgeyi kapsıyor. Çevresindeki ağaçlarda gözükmelerine engel oluyor. Yılın bu ayı ve gününde görülür. Ama çok kısa sürer. Şimdi de biter."

Dediği de oldu. Daha bir dakika bile geçmeden bitmişti. Şimdi bu renk cümbüşünü görebilmek için koskoca bir yıl beklemem gerekecek. O anda Natsu'ya baktım. Hey neler oluyor bana. Kalbim çok hızlı bir şekilde atmaya başlamıştı. Sanki tüm duygularım aynı anda etkinleşmeye başlamıştı. Karnımda ağrılar hissetmeye başlamıştım. Hatta elim ayağım bile titremeye başladı. Birden kendimi yere bıraktım. Natsu tutmasaydı kendimi yerde bulabilirdim.

"İyi misin? Doktora götüreyim mi?"

"Yok. Teşekkürler. Bir an için elim ayağım kesildi. Şimdi iyiyim."

Ayağa kalkmaya çalıştım. O anda Natsu ile göz göze geldik. Sonra beni öptü.

-Gomenne. Okuldan dolayı fırsat bulamadım yazmaya. Yine de bu bölümü yazabildim. En kısa zamanda tekrar yazacağım.-

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro