GÜZEL BİR KAHVALTI

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

Lucy:

Ben tüm bunları düşünürken Natsu birden ellerimi yakaladı. Sonra arka bahçeye doğru koşturmaya başladık.

"Seni beklerken açlıktan öleceğim. Hem o kadar hazırlık yaptım. Kahvaltı ziyan olmasın.".

"O zaman hazırlamasaydın. Sana.hazırla diyen mi oldu? Karnın bu kadar açsa tek başına yiyebilirdin."

"Ama senle yemek istedim."

Bu sözler benim çenemi kapatmama yetmişti.

Masaya vardığımızda durakladı. Bir şey düşünüyor gibiydi.

"Ah, çok kabayım."

Şimdi neyi unuttu? Her sözü beni korkutmaya yetiyor. Neyseki bunu öğrenmem uzun sürmedi.

"Buyrun leydim. Şimdi oturabilirsiniz."

Ne yani sandelyeyi çekmeyi mi unutmuş? Bir de bana saldalyeye oturmam için izin veriyor. İşte bu kabalıktı. Buna rağmen ses çıkarmadım. Sandalyeye oturdum. Düşününce gerçekten de güzel bir kahvaltıya benziyordu. Bir sürü çeşit vardı. Şimdi saymaya kalksam anca bitiririm. Natsu'nun neden aç olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.

Ayrıca yanımızdaki, bizimkine göre daha küçük masada çeşitli içecekler vardı: meyve suyu, çay, bitki çayları...

Belki de bu günlük bir şey dememeliyim. Kahvaltı gözümü kör etti resmen. Bunların ziyan olmasına izin veremezdim. Acaba hangisinden başlasam? O kadar çeşitliydi ki karar veremiyordum.

Bu arada Natsu hala oturmamıştı. İçecek masasının yanına gitti.

"Hangisinden istiyorsunuz, Leydim."

"Bana Leydi demeyi kes. Hmm... Şeftali suyu istiyorum."

"Peki, Leydim."

Kesin beni sinir etmek için böyle diyor. Ama buna da bir şey demeyeceğim. Sakin sakin şeftali suyumu bekledim. Gelir gelmez bir yudum aldım. Gerçekten harika bir tadı vardı. Natsu da oturduğuna göre kahvaltıya başlayabilirdim. Ağzıma hemen bir şeyler tıktım. Wow sahiden lezzetli. Muhtemelen Mira hazırlamıştır. Yemeklerde onun tadı vardı. Natsu da ona yardım etmiş olmalı. Baksanıza nasıl da yiyor.

"Nasıl olmuş Lucy, beğendin mi?"

Sonunda Leydi demeyi bırakmıştı.

"Evet güzel olmuş."

Sessizlik içinde kahvaltımızı yapmaya devam ettik. Tam bu sırada birileri içeri girdi.

Gray:

İşte tam zamanında yetiştik. Bizim burdan gitmemiz için bir iddiaya girdik. Eğer beni yenerse gitcektik. Ama beni yendi ve gitmek zorunda kaldık. Sonunda ona beni pataklamanın cezasını vereceğim. Öncelikle şu kız kimmiş, bizi buradan çıkardığına göre önemli biri olmalı. Ha? Lucy mi? Demek içimizden biriymiş. Sabah bizim yanımıza gelmemesinden anlamalıydım. En azından Gajeel ile loncadakileri buraya getirmek için harcadığımız çabaya değdi. Lucy'nin yüzünün kızardığını görebiliyorum. Yazık kıza...

"Hey donmuş kafa. Burada ne işin var? Ben size bir süreliğine loncaya gelmeyin dedim."

"Hey kömür kafa. Bana ne yapacağımı söyleyemezsin."

Aha işte kavga çıkıyor. Sonunda intikamımı alabileceğim.

"Dur biraz. Bunun için vaktim yok. Hadi Lucy gidiyoruz."

Lucy: "Hey dur. Nereye gidiyoruz?"...

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro