Mad Dog

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

Siyah uzun saçlı çocuk, aynı saçları gibi siyah kıyafetleriyle okul koridorlarında dolanırken kameralardan olabildiğince uzak durmaya çalışıyordu. Yüzüne siyah maskesini geçirmiş olsa bile temkinli davranmakta bir sorun görmüyordu.

Ellerine geçirdiği siyah eldivenle yarınki matematik sınavı sorularını almak için matematik öğretmeni ve aynı zamanda sınıf öğretmenleri olan Bay Suh'un kilitli odasının kapısını açmaya çalışıyordu. Saçından çıkardığı tel tokayla kilit kısmına baskı yaparak açmayı deniyordu fakat kapının diğer tarafına takıldığını düşündüğü anahtar yüzünden tel toka bir türlü anahtar yuvasına girmiyordu.

Kapının diğer tarafına takılan şey yüzünden Bay Suh'un odasının kapısını nasıl kilitlediğini anlamaya çalışırken oldukça vakit kaybetmişti çünkü Bay Suh, dakikalardır açmak için uğraştığı kapıyı içeriden açmış ve kendisine tek kaşını kaldırarak bakıyordu. 

"Nakamoto Yuta?"

Yuta, saçları yüzünden gözükmeyen gözlerini matematik öğretmeniyle kesiştirirken korkuyla yutkundu. Karşısındaki bu adamın gerektiğinde ne kadar acımasız olduğunu en iyi kendisi biliyordu fakat yine de adamın sınırlarını zorlamaktan geri kalmıyordu.

Nakamoto Yuta, diğer bir deyişle okulun en belalı çocuğu. Yanlış anlaşılmasın, sürekli kavga ettiği için belalı demiyorlardı, hocalarının aklıyla sürekli oynadığı için diyorlardı. Okulun en zeki çocuğuydu, bu yüzden derslerde sorduğu sorular yüzünden hocalarının aklıyla oynar ve onların şaşkın ifadeleriyle açık açık alay ederdi. Hocalar bu yüzden derslerinde onu görmezden gelmeye çalışırdı.

Tek bir hocayla uğraşamıyordu, Bay Suh ile. Kaç defa onunla tartışmaya girmeye kalksa Bay Suh onun çenesini bir şekilde kapatır, okul çıkışı cezaya kalmasını sağlardı. Sırf bu yüzden onun sınav sorularını çalarak ona bir ders vermek istedi fakat planı ters tepti. Bay Suh'u fazlasıyla küçümsemişti.

"Burada ne aradığınızı, ah! Pardon, odama neden girmeye çalıştığınızı öğrenebilir miyim Bay Nakamoto?" diye sorarken sesi fazlasıyla alaycıydı. Sanki onun odasına girmeye çalıştığını bilmiyormuş gibi davranıyordu ve bu Yuta'yı daha çok geriyordu.

"A-ah, ben... şey," diye konuşmaya çalışırken Bay Suh onun sözünü kesmiş ve "İçeri gel." diyerek emir vermişti. Yuta kısaca boş ve karanlık koridora bakarken Bay Suh'un peşinden odaya girmiş ve kapıyı arkasından kapatmıştı.

Büyük olan masasına otururken elleriyle karşısındaki koltuğu işaret etmiş ve "Otur," diyerek yeniden emir vermişti. Sesi stabil ve duygu barındırmıyordu, bu onu daha çok ürkütücü gösteriyordu. 

Bay Suh, Suh Johnny, henüz otuzuna yeni girmiş ve daha bekar olan bir öğretmeniydi. Oldukça zengin, yaşı genç, zeki, yakışıklı ve daha bir sürü mükemmel özelliği olan bu öğretmen hâlâ bekardı. Yuta bazen onu kıskanmadan edemiyordu, bu özelliklere sahip olduğu hâlde bekar kalmasına ise şaşırıyordu.

"Odama neden girmeye çalışıyordun Yuta?" diye yeniden sordu büyük olan. Gözleri sanki Yuta'yı yerine çivilemek ister gibi sertti. Oturduğu yerden kalktı ve kırışmış takım elbisesini düzelterek odasının köşesindeki kasaya ilerledi. Yuta onun soru sorduğu hâlde sorunun cevabını bildiğini anladığı için konuşma gereği duymadı ve merakla öğretmeninin ne yaptığını izlemeye başladı.

Açtığı kasanın içerisinden bir yığın kağıt çıkardı ve arkasındaki kasayı kapatma gereği duymadan elindeki kağıt yığınını Yuta'nın önündeki masanın üzerine fırlattı. Yüzü hâlâ stabil, gözleri eziciydi. "Dur, ben söyleyeyim. Sınav sorularını çalacaktın, değil mi?" 

Yuta, zorlukla yutkundu ve bu saatten sonra yalan söylemenin bir işe yaramayacağını bildiğinden başını salladı. Onun kabullenişi ile başında duran öğretmenden bir gülme sesi geldi. Gülüşü bile o kadar alaycıydı ki Yuta oturduğu yerde daha çok ezildiğini hissetti.

"Seni fazlasıyla zeki biri sanardım fakat aptalın teki çıktın küçüğüm."

Bay Suh onunla yüz yüze gelmek için ona doğru eğilirken Yuta onun nefesinin mentollü sigara koktuğunu fark etti. Şu an ki durumu için bunu düşünmesi de onun yeterince aptal olduğunun göstergesiydi fakat yine de bunu belli etmedi. Susmaya devam etti.

"Bu sorulara ihtiyacının olmadığının farkındayım, neden çalmaya kalkıştığını hâlâ anlamış değilim."

Yuta yine sesini çıkarmadı.

"Sana bir soru sordum, cevap ver."

Yuta yine sesini çıkarmadı, Bay Suh'un nefes alışverişlerinden onun sinirlenmeye başladığının farkındaydı fakat ona bir inat yüzünde soruları çalmaya çalıştığını söyleyemezdi.

"Kalk ayağı." diye yine emretti öğretmeni. Yuta onu ikiletmedi ve ayağa kalkarak öğretmeniyle yüz yüze geldi. Bay Suh onun iki katı olduğundan gözlerini görebilmek için başını biraz daha yukarı kaldırması gerekti.

Bay Suh, Yuta'nın yüzündeki maskeyi çıkardı ve yüzünü daha iyi görmek için gözlerine doğru uzanan siyah uzun saçlarını canını acıtmaya özen göstererek çekiştirdi. Yuta, saç diplerinde hissettiği yoğun acı yüzünden kısık bir sesle inledi ve yüzünü buruşturdu fakat canının yanması fazlasıyla hoşuna gitmişti. Özellikle canını acıtan kişinin Bay Suh olmasından kaynaklıydı bu zevk.

Öğretmeni saçlarını bırakmadan yüzüne doğru eğildi ve "Cevap vermeyeceksen sabah bu konuyu müdürle görüşelim." diyerek onu üstü kapalı bir şekilde tehdit etti. Yuta, korktuğunu hissetse bile yine de konuşmadı ve bu öğretmeninin kahkaha atmasına sebep oldu.

Yuta, burnunun dibindeki adamın bir an da kahkaha atması yüzünden irkilirken öğretmeni yüzlerini birbirine biraz daha yaklaştırmış ve birbirlerinin nefeslerini solumalarını sağlamıştı. Yuta, Bay Suh'un sırıtan yüzüne bakarken etkilenmemek için kendisini zor tutuyordu.

Tanrı Aşkına, o hâlâ bir ergendi ve dip dibe durduğu bu adam şimdiye kadar gördüğü en yakışıklı kişiydi. Ondan nefret etse bile her zaman içinde bir yerlerde bir hayranlık besliyordu. 

Bay Suh, Yuta'nın gözlerinin kendi dudaklarına doğru kaydığını görünce sırıtması iyice büyümüş ve "Hey Yuta!" diye ona seslenerek kendine gelmesini sağlamıştı. Yuta, yeniden irkilirken saçlarındaki ellerin de geri çekildiğini fark etmişti. Kendisinden yaşça büyük öğretmeninden etkilendiği için utanmış ve yanaklarının kızarmamış olmasını ummuştu bu sırada.

"E-evet Bay Suh." diye seslenişine cevap vermiş ve odaya girdiğinden beri ilk defa konuşmuştu. Büyük olan onun dağılmış siyah saçlarını düzeltirken "Kaç yaşındasın?" diye sormuştu.

Yuta onun bu garip tavırlarını ve sorusunu görmezden gelmiş "20 yaşındayım." demişti. Öğretmeni duyduğu sayı ile anlamdıramadığı bir şekilde gülümsemiş ve "Yani reşitsin." demişti. Yuta da onu onaylarken öğretmeninin konuyu nereye getirmeye çalıştığını anlamaya çalışmıştı, Fakat bu kısa çabasının sonucunu hemen alacağını tahmin etmemişti.

Öğretmeni, Bay Suh,  saçlarını düzelten elini yavaşça ensesine kaydırmış ve Yuta daha ne olduğunu anlayamadan dudaklarını dudaklarına bastırmıştı. 

Küçük olan hissettiği yumuşak dudaklar yüzünden boğukça inlerken ellerini öğretmeninin geniş omuzlarına sarmış ve kendisine biraz daha çekmişti. Dudakları sanki bir savaş içerisindeymiş gibi birbirlerine üstünlük taslarken büyük olanın boştaki eli Yuta'nın incecik belini sarmıştı.

Bay Suh, Yuta'yı masasına doğru sürüklerken ikisi de dudaklarını ayırmak gibi bir düşünceye sahip değildi. Sessiz odada sadece öpücük sesleri duyulurken büyük olan küçük olandan ayrılmış ve ensesindeki elini kullanarak ona diz çöktürmüştü. 

Yuta, ona yerden bakarken öpüşmekten dolayı şişmiş ve kızarmış dudağını yalamıştı. Bu, ayaktaki adamı iyice çıldırtırken "Ne yapman gerektiğini bildiğini varsayıyorum." diye konuşmuştu. Yuta, hâlâ kendisine bakarken ellerini öğretmeninin kumaş pantolonuna götürmüş ve bir süre sıkı baldırlarını okşamıştı.

"Oyalanma." 

Dudaklarını yalamış ve sağ elini fermuara götürerek aşağı doğru çekmişti Yuta. Yarı sertleşmiş üyeyi baksırdan çıkarırken heyecanla yerinde kıpırdanmıştı. Aylarca sınıfındaki kızların Bay Suh hakkındaki hayallerini dinlemişti ve o kızlar yerine bu hayale kendisi ulaşmıştı, bu onu heyecanlandırmıştı.

 Ucu kızarmış ve eline zor sığan üyeyi dudaklarına yaklaştırdı ve bir kısmını yavaşça ağzına aldı. Onun sıcak ve ıslak ağzını hisseden Bay Suh elinin birini yeniden öğrencisinin saçlarına yerleştirirken boynunu geriye atarak inlemişti. "O küçük ağzın çok iyi hissettiriyor."

Küçük olan aldığı iltifatla gülümserken ağzındaki üyeyi boğazı zorlanana kadar almış ve dilini şişen damarların üzerinde gezdirmişti. Ağzı aldığı tat yüzünden sulanırken öğretmeninin saçındaki eli sıkılaşmış ve başını biraz daha kasıklarına yaklaştırmasını sağlamıştı. 

Yuta, boğazından aşağı doğru inen üye yüzünden öğürürken gözleri çoktan yaşlarla kaplanmıştı bile. Öğretmeni yine de onu serbest bırakmıyor erkekliğinin tamamını ağzına alması için baskı yapıyordu. Gözlerinden yaşlar akarken siyah boyalı tırnaklarını öğretmeninin derisine kumaş pantolon üzerinden bastırırken hâlâ utanmazca inlemeye devam ediyordu.

Öğretmeni "Sen sorularımı çalmak için gecenin bir yarısı odama geleceksin ve ben de seni ödüllendirmek için sikeceğim, ah küçüğüm, fazla safsın." diye konuşurken Yuta onun kirli ağzından dolayı giydiği pantolonunun gittikçe darlaştığını hissediyordu.

Bay Suh, onun saçlarından yine çekerek ağzını kasıklarından uzaklaştırırken salya ile kaplanmış üyesini umursamamış ve "Ayağı kalk ve arkanı dönerek masama yaslan." diye emir vermişti. Küçük olan titreyen bacaklarını görmezden gelerek ayağı kalkmış ve öğretmeninin dediğini yaparak masaya yaslanmıştı.

Bay Suh, onun arkasındaki yerini alırken pantolonunu ve baksırını bacaklarından çekiştirerek bileklerine kadar indirmiş, Yuta'yı sadece siyah uzun tişörtüyle bırakmıştı. "Şuna da bak, becerilmek için kendini bana ne kadar da güzel sunuyorsun."

Yuta, kirli konuşmaları duydukça iyice sertleşirken kendisine dokunmamak için zor duruyordu. Kendisine dokunursa büyük olanın gözünde şimdiden düşeceğini düşünüyordu. 

Bay Suh, önündeki beyaz tenli dolgun kalçaya ve incecik bele bakarken kendinden geçiyordu. Aylardır uğraştığı öğrencisi şimdi kendisini becermesi için bekliyordu. Ellerini kalçalarına yerleştirdi ve bir süre onları sıkıp bıraktı. Ellerinin izleri onu tatmin ederken sağ lobuna sertçe bir şaplak attı ve öğrencisinin acıyla inlemesini sağladı. 

Sol lobuna da sertçe bir şaplak atarken kızaran deriyi görünce gülümsemiş ve "Seni hazırlamayacağım, sikime layık olmak için fazla yaramazsın." demiş, üyesini öğrencisinin deliğine yaslayarak hiçbir uyarı yapmadan içine yollamıştı.

Yuta, bir an da içini delen üye yüzünden acıyla bağırırken arkasındaki adam onu susturmak için sırtını göğsüne yaslamış ve ağzını kocaman elleriyle kapatmıştı. Gözlerinden yaşlar teker teker dökülürken tüm penisini içinde hissederken oldukça perişan görünüyordu.

Saçları alnına yapmış, gözleri odağını kaybetmiş, elleri bir şeye tutunmak için öğretmeninin ellerinin üstüne yerleşmişken dışarısı için harika bir görüntü sunuyordu. İnce beli ve hafif kaslı karnı ile öğretmeninin altında eziliyordu.

Bay Suh'un sağ eli küçüğünün ağzını kapatırken sol eli ise karnına inmiş ve her içinde gidip geldiği zaman şişen karnına yerleşmişti. Dudakları küçük oğlanın piercing dolu kulağında dinlenirken penisini sıkıca saran delik yüzünden inlemeleri de kulağında yankılanmıştı küçük oğlanın.

"Öyle güzelsin ki, seni her gördüğümde sana sahip olmamak için deli oluyorum." 

Bay Suh, becerdiği oğlanın ne kadar dağıldığını izlerken dudakları açık boynunda dolanmış ve kendisinden bir parça bırakmak için ince deriyi çekiştirmişti. Yuta, aldığı yoğun hazdan dolayı deli gibi inlerken ağzının üzerindeki eller yüzünden sesi oldukça boğuk çıkıyor ve bu da onun yüzünün kıpkırmızı kesilmesine sebep oluyordu.

"Şimdi ağzını açacağım ve sen de sessiz kalacaksın."

Yuta hızla başını sallamış ve ağzının açıldığını hissettiği an "E-efendim... Ugh! Hızlı, hızlı!" diye âdeta haykırmıştı. Zevk noktasına vuran penis yüzünden ayakta zor dururken onun bu durumunu fark eden büyük, sağ bacağını yaslandığı masaya kaldırmış ve deliğinin daha çok açılmasına neden olmuştu.

Yuta, iki elini de masaya yaslarken öğretmeninin içine her girişinde sarsılan vücudu ile ayakta durmaya çalıştı. Dakikalardır içini ezen üye yüzünden penisi sonunda sızdırmaya başlamışken elini ona uzattı fakat kısa sürede iki eli de sırtında birleştirildi.

Ağlayan ifadesiyle başını arkaya doğru çevirdi ve kendisini acımadan beceren adama yalvaran gözlerle baktı. Fakat bir işe yaramış gibi durmuyordu, Yuta boşalamamanın verdiği acıyla artık hıçkıra hıçkıra ağlarken hayatında bu kadar acımasızca becerilmediği için bir ilki yaşıyordu.

"Sana bunun bir ceza olduğunu söylemiştim, kes ağlamayı." diye sesini yükseltmiş ve vuruşlarına devam etmişti öğretmeni. Üzerindeki takımı kırış kırış olmuşken, siyah kısa saçları alnına yapışmışken, penisi kendisinin sıvısıyla kaplıyken çok ateşliydi.

"Siktir, beni öyle bir yutuyorsun ki küçüğüm." diye mırıldanmış ve altındaki çocuğu sanki dağıtmamış gibi daha hızlı vuruşlarını yapıyor ve odadaki tenin tene çarpış sesini daha çok artırıyordu.

Sadece birkaç dakikanın sonunda menilerini ağlayan zavallı oğlanın içerisine bırakırken onun da kendisine dokunmadan geldiğini fark ederek gülmüştü. Yuta, sağ bacağı ve iki eli de masanın üzerindeyken deliğinden bacaklarına ve yere damlayan menileriyle oldukça iştah açıcıydı Bay Suh'a göre.

Bay Suh, Yuta'nın deliğinden sızan menileri iki parmağıyla toplarken onları Yuta'nın ağzına sokmuş ve küçük olanın onları afiyetle yemesine bakmıştı. Yuta'nın terli yüzü ve kayıp duran gözlerine bakarken yeniden sertleştiğini fark etmişti.

Uh, küçük olan sanırım sabaha kadar burada kalacaktı.

○●○●

Yuta "Hey Yuta! Dostum, üzerinden tır geçmiş gibi." diye dalga geçen yakın arkadaşı Jaehyun'a göz devirmiş ve kısılan sesini umursamadan "Siktir git." diye tıslamıştı. Jaehyun, onun bu hâllerine alışık olduğu için gülmüş ve elindeki matematik sınavı kağıdını arkadaşına vererek öğretmenlerine iletmesini istemişti.

Yuta sabahtan beri görmediği Bay Suh'u yeniden göreceği için gerilirken sabah olanları unutmaya çalışıyordu. Öğretmeni sabahın beşinde onu uyandırmış, üçüncü turdan sonra bayıldığı için ayıltmış, evine bırakmıştı. Aralarında hiçbir konuşma olmazken büyük olanın kendisine alaycı bakışlar attığını görmüş fakat yine de sesini çıkaramamıştı.

Şimdi ise sınıf başkanı olduğu için sınav kağıtlarını dün sikildiği odaya götürmek için ilerliyordu. Kıçı her yürüdüğünde onu acı içinde bırakırken gün boyu kimseye sataşmadığı için hocalarının ona şaşkınlık içinde baktığını da gördü.

Önüne geldiği kapıyı çalmış ve komut beklemeden içeri girmişti. Bay Suh diğer sınıfın sınav kağıtlarını okuyordu. "Sınav kağıtlarını getirdim Bay Suh." diye mırıldanmış ve kağıtları dün salya akıtarak inlediği masanın üzerine bıraktı.

Yuta'nın sessiz tavırları büyük olanın hoşuna giderken gülümsemiş ve bir şey demeden kapıya ilerleyen bedenin arkasından konuşmuştu.

"Bir daha ki sınav üç hafta sonra."

○●○●

Bir heyecanla yazdım ama gram tatmin etmedi. Neyse, umarım beğenirsiniz.

Son not: AŞIRI UTANIYORUM AMK!


Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro