1

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

we only met each other just the other day but you already got me feeling some type of way...

"harika... gerçekten max! harika!" kelly, ellerini birbirine vurarak beni alkışlıyordu.

"böyle devam et tamam mı!? sürekli beni görmezden gel! benim fikrimin, benim... senin hayatında ne gibi bir yeri var ki!?"

gözlerimi kapatıp başımı geriye atmıştım. kelly'nin bağırışları, yıllar önce yaşanan anne ve babamın kavgalarını hatırlatıyordu.

"kelly, biraz daha alçak sesle konuş. p uyanacak."

göz devirip "ah tabii... penelope... bir tek onu önemsiyorsun zaten." demişti.

"kelly gerçekten sıkıldım. bak sana istediğin kadar alan yaratıyorum, seninle ilgileniyorum, penelope ile ilgileniyorum. ama artık sıkıldım anladın mı? penelope için sana sabretmekten sıkıldım. sana binlerce kez söyledim, ben senin gibi değilim. her an... her saniye kamerada olmak istemiyorum. bıktım. anlıyor musun?"

"öyle mi? o zaman ayrılalım max! sürekli bunu ima etmeye çalışıyorsun zaten! ayrılalım ve bitsin!"

başımı iki yana sallayıp "şimdi de manipüle mi edeceksin? ama kelly... biliyor musun? sanırım ayrılmamız en iyisi." demiştim.

yatak odasına ilerleyip büyük bir çantaya birkaç kıyafeti alıp özensizce atmıştım. kelly, kapı eşiğinde kollarını bağlamış acıyarak bana bakıyordu.

çantanın fermuarını kapattıktan sonra kelly'i hafifçe itip odadan çıkmıştım.

"birkaç gün daniel ya da lando'da kalacağım. diğer ev temizlenince oraya geçeceğim. ev bulana kadar burada kalabilirsiniz."

"sen ciddisin. max bu çocuk oyuncağı değil!"

"evet kesinlikle! bu çocuk oyuncağı değil, ben de senin her yere sürükleyerek oynadığın ken oyuncağı değilim."

"şu an sinirlisin, daha sonra konuşalım."

"hayır! sinirli falan değilim kelly! yeterince kırıldım, üzüldüm. daha fazlasına katlanmak istemiyorum." dedikten sonra evden çıkmıştım.

otoparka inerken telefonumu çıkarıp daniel'ı aramıştım. kısa bir çalışın ardından telefonu açmıştı. "hey max!"

"selam danny, evde misin ve elbette... müsait misin demek için aramıştım."

"evdeyim ve evet müsaitim. nora ve lando'yla bir şeyler içiyoruz. gelsene."

iç çekip "evet... geliyorum yoldayım." demiştim.

arabaya binip daniel'ın evinin yolunu tutmuştum.

kapıya geldiğimde kapıyı açan her zamanki eğlenceli ve çakırkeyif tavrıyla nora olmuştu "max emilsin verstappen!" diye bağırdıktan sonra kollarını boynuna sarıp bana sarılmıştı.

"hey... nora..." diyerek tek kolumla sırtını sıvazlamıştım. benden ayrıldıktan sonra içeri girmiştim. nora, kapıdan dışarı bakıp "çok bilmiş, kendini beğenmiş sevgilin nerede?" dediğinde gülüp "bu gece gelmeyecek. hadi içeri gel, sana harika dedikodularım var!" demiştim.

omuz silkip kapıyı kapatmıştı. içerideki lando ve daniel, nora'ya göre daha iyi durumda gibiydi.

"ve işte beklenen adam geldi!" lando gülerek bana bakarken daniel'ın yanına oturmuştum. nora, lando'ya yaslanıp oturduktan sonra bacaklarını uzatmıştı.

"hadi! dedikoduyu anlat! meraktan ölmemi mi istiyorsun?"

"ne dedikodusu?" daniel, yüzünü buruşturup bana baktığında nora "max harika bir dedikodu anlatacakmış!" diye bağırmıştı.

lando, istemsiz ellerini kulaklarına götürüp "tanrım sağır değiliz nora!" demişti. "bu arada dedikodu kimin hakkında?" diye eklemişti.

"yoksa charles mı?! o çirkin kızı bırakmış mı!? yoksa... yoksa... carlos hakkında mı!?.." nora bağırarak tahmin yürütürken lando, nora'nın ağzını kapatmıştı. "nolur sus ve ona izin ver!" durup bana döndükten sonra "gerçekten carlos hakkında mı?" demişti.

"ikiniz de susar mısınız?! max, iyi misin? bir sorun mu var? ve kelly nerede?" daniel, merakla sorduğunda derin bir iç çekmiştim.

"sanırım ayrıldık."

"ne?"

"nasıl yani!?"

"ah tanrıya şükür!" lando ve daniel, sözlerin sahibi nora'ya baktığında omuz silkip "ne var yani? sanki siz ona bayılıyorsunuz!" deyip göz devirmişti.

"kes şunu, max onu seviyordu. sen de biliyorsun. arkadaşın burada üzülüyor..." daniel, nora'yı susturduktan sonra tekrar bana dönmüştü.

"iyi misin? ne oldu? neden ayrıldınız?"

"bilmiyorum... yani... yani biliyorum ama bunu tek bir olaya yıkamam danny... demek istediğim her zamanki gibi tartışıyorduk. ona, ilişkimize zaman ayırmadığım konusu yine gündemin en üstündeydi ve... ve onun bu hallerine artık katlanamadığımı fark ettim. bak ben... ben onun için gerçekten çok fazla şey yapıyorum, bunu siz de biliyorsunuz. ama artık... artık sıkıldım. onun bitmek bilmeyen istekleri, sürekli her gittiğimiz yerde ilgi odağı olmak için yaptıkları... sıkıldım anlıyor musun?"

"bunların hepsini gerçekten  bu gece mi fark ettin?" lando tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.

"yani bu gece değil ama... penelope için sabretmeye çalışıyordum. biliyorsunuz, o küçük kız beni gerçekten çok seviyor. onun için çabalayabileceğimi düşündüm ve bu kadar dayanabildim."

"bu senin suçun değil. annesi de onu senin kadar umursasaydı böyle hissetmezdin. o da bir şeyleri değiştirmek için çabalardı... ama o her zamanki kelly işte... ondan nefret ediyorum."

nora, ondan daha önce duymadığım şeyler söylüyordu.

"ona ne kadar içirdiniz?"

"buraya geldiğinde zaten sarhoştu. charles ve alex'i görmüş."

başımla onayladıktan sonra daniel'a dönmüştüm. "dostum birkaç gün sende kalmam sorun olur mu? eski apartmanıma taşınacağım. orası hazırlanana kadar-"

"istediğin kadar kalabilirsin. sormana gerek bile yok."

"shhhhhh! şimdi sessiz olun! en yakın arkadaşımı arayacağım! beni gelip alacak."

"senin en yakın arkadaşın benim gerizekalı." lando, nora'ya baktığında nora şuh bir kahkaha atıp "sen öyle san salak!" demişti.

"nora senin en yakın arkadaşın biziz sanıyordum."

"hayır, siz monaco'daki en yakın arkadaşlarımsınız! ama o artık buraya taşındı! benim en yakın arkadaşım o!"

üçümüz de anlamayarak nora'ya baktığımızda "buraya çağırdım, gelecek! geldiğinde görürsünüz! ezikler..." dedikten sonra başını lando'nun göğsüne yaslayıp gözlerini kapatmıştı.

bir süre üçümüz bir şey söylemeden birbirimize bakmıştık.

daniel "sarhoş ve hayal gördü sanırım." dedikten sonra üçümüz bir şeyler içmeye devam etmiştik.

saat gece yarısına gelirken daniel'ın telefonu çalmıştı. arayan oturduğu apartmanın güvenliğiydi.

"..."

"anlamadım, beni mi ziyarete gelmiş?"

"..."

"ah nora... tamam... tamam içeri alın. kapı numarası ve kat bilgisini de paylaşın lütfen. teşekkürler, iyi geceler."

telefonu kapattıktan sonra "görünüşe bakılırsa nora'nın gerçekten bir en yakın arkadaşı varmış ve buraya gelmiş..." demişti.

kısa bir süre sonra kapı çaldıktan sonra daniel gidip kapıyı açmıştı.

bir süre sonra birlikte lando ve benim olduğumuz salona gelmişlerdi.

uzun sayılabilecek, kumral, renkli gözlü genç kadın salona girdikten sonra uyuyan nora'ya bakmıştı.

"çok üzgünüm sizi bu saatte rahatsız ettiğim için. nora mesaj atıp parti var, gelmezsen seninle bir daha asla konuşmam dediği için yani... gerçekten üzgünüm. ben stella bu arada. stella wolff..." diye kendini tanıtmıştı.

"wolff... toto wolff gibi mi?"

stella kıkırdayıp "evet... şey o benim babam." demişti.

toto wolff'ün kızı...

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro

#au