2

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

stella's pov.

nora'nın ısrarcı mesajları üzerine bahsettiği 'parti'ye gittiğimde ortada partiye dair bir emare hatta parti diye bir şeyin olmadığını anlamam çok uzun sürmemişti.

'arkadaşım ricky' diye bahsettiği kişinin daniel ricciardo olması, nora'nın lando norris'in kucağında uyuması ve salonun ortasında durmuş beni süzen max verstappen gecenin şokları olmaya devam ediyordu.

nora uyuduğu için gitmeyi tercih etsem de daniel'ın ısrarı üzerine çok da fazla tanımadığım bu üç adamla bir şeyler içmeye başlamıştım.

"sen gelene kadar, nora'nın gerçekten bizimle dalga geçtiğini sanıyordum." daniel, bana elindeki içkiyi uzatırken böyle demişti.

uzattığı içkiyi aldıktan sonra gülüp "neden?" diye sormuştum.

"bizim dışımızda arkadaşı olmadığını sanıyordum." lando bunu söylediğinde gülmüştüm. "nora aslında çok sosyal biridir. yani en azından amerika'da yaşarken öyleydi. onunla birlikte yaşıyorduk, çok fazla evde geçirdiğimiz gün olmazdı."

"ne kadardır tanışıyorsunuz?" max verstappen, bana bu soruyu sorduktan sonra eklemişti. "yanlış anlama, onu çok uzun zamandır tanıyorum ama seninle hiç tanışmadım. merak ettim."

başımı iki yana sallayıp "sorun yok. nora benim çocukluk arkadaşım. annem ve onun annesi çok yakın arkadaşlarmış. avusturya'da aynı lisede eğitim görüyorlarmış." demiştim.

"amerika'da da birlikte mi okuyordunuz?"

daniel'ın sorusuyla içkimden bir yudum alıp başımı sallamıştım. "evet, o buraya taşınmaya karar verene kadar birlikteydik."

"charles yüzünden buraya taşındığını biliyorsun öyleyse." max'ın sorusuyla başımı sallamıştım. "evet, tüm hayatını bir erkek için değiştirmesini hiç hoş karşılamasam da biliyorum."

"anna da buna çok kızdı ama biliyorsun... o... nora işte." daniel'ın sözleriyle tebessüm etmiştim.

"evet... o nora..."

"sen ne kadar zamandır burada yaşıyorsun stella? seninle monako'da da hiç karşılaşmadım. ya da padokta..." max'ın sözleriyle başımı ona doğru çevirmiştim.

babamın, 2021'de gözümde yarattığı max verstappen figürü ve karşımda oturmuş benimle konuşan max verstappen birbiriyle uzaktan yakından alakası olmayan iki kişiydi. onun sürekli bencil, antipatik ve kibirli olduğunu anlatan insan sarrafı babamın max hakkında yanıldığını düşünüyordum.

"çok uzun zaman olmadı. birkaç hafta önce taşındım. aslında geçen yıl haas'ta staj yapıyordum ama garajdan çok fazla çıkmamıştım. babamla da padokta çok fazla iletişim kurmuyorduk. belki o yüzden dikkatinizi çekmemiştir."

max başını sallayıp "anladım, belki..." demişti.

"bu arada senin mesleğin ne stella?" lando bana bu soruyu yönelttiğinde "elektrik elektronik mühendisiyim." demiştim.

"çok havalı! buna bayıldım!"

lando'nun heyecanlı tavrıyla gülmüştüm. "teşekkür ederim."

zamanının nasıl geçtiğini fark etmeden bu üçlüyle konuşmaya devam etmiştim. bir süre sonra saatime baktığımda saatlerdir max, daniel ve lando'yla oturduğumu fark etmiştim.

"tanrım... saat sabaha karşı dörde geliyor..."

"ciddi olamazsın!"

"zaman ne kadar çabuk geçmiş!"

lando, kucağında uyuyan nora'nın başını yavaşça kaldırıp koltuğun üzerindeki yastıklardan birine bıraktıktan sonra "benim gitmem gerekiyor." demişti.

"burada kalman sorun olmaz lando, biliyorsun."

"evet biliyorum ama çok teşekkürler. gitmem gerekiyor. birkaç saate londra'ya uçmam gerek."

daniel, beni nora'ya bakarken görmüş olacak ki "burada kalabilir, ben anna'ya mesaj atarım." demişti.

gülümseyerek ona baktıktan sonra "teşekkür ederim." demiştim.

"ben de gitsem iyi olacak. her şey için teşekkürler, eğlenceli bir geceydi." ayağa kalkıp onlara el salladığımda max da ayağa kalkmıştı.

"seni bırakabilirim."

ona döndüğümde alt dudağını ısırıp omuz silktikten sonra "tabii... tabii sen de istersen. yani burada yeni olduğunu söyledin... sokaklar... sokaklar biraz fazla dar ve... evet, yani istersen ben seni eve bırakabilirim. senin evine." diye eklemişti.

gülümseyip "teşekkür ederim... aslında iyi olur. navigasyon kullanarak evi bulmaya çalışıyorum ama sürekli dar sokaklarda kayboluyorum." demiştim.

"tamamdır. öyleyse... hadi gidelim." demişti. başımla onayladıktan sonra daniel'a el sallayıp max ile birlikte kapıdan çıkmıştık.

"bu arada evinin nerede olduğunu sormadım." asansöre bindikten sonra otoparka inmek için düğmeye basmıştı.

"fontvieille ilkokuluna yakın bir yerde oturuyorum." asansörden inip otoparkta yürümeye başlamıştık. "yani tamamen sokak isimlerini falan bilmiyorum ama görürsem tarif etmeyi başarabilirim." deyip güldüğümde o da gülmüştü.

"yakında alışırsın. basit, küçük bir şehir burası. daha önce de gelmişsindir zaten."

kendi arabama yaklaşırken çantamdan anahtarımı çıkarmıştım. "evet, kolay alışacağımı düşünüyorum." anahtarımı bulduktan sonra siyah amg sl-63'nin önünde durmuştum.

max bana baktığında "senin arabanı mı sürmemi istiyorsun?" demişti. tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.

"yani..."

hemen benim arabamın çaprazındaki koyu gri valkyrie'yi gösterip "bunu denemek istersin diye düşünmüştüm." demişti. ardından "istersen anahtarını bana verirsin ben de nora'ya veririm. böylece nora yarın arabanı sana getirir." diye eklemişti.

arabaya hayranlıkla bakıp "şaka yapıyor olmalısın!? bunu tabii ki denemek istiyorum... adrian newey gibi bir efsanenin elinden çıkmış bir spor araba..." gözlerimi onunkilerle buluşturup "hem de iki kez dünya şampiyonu olmuş bir formula 1 pilotunun şoförlüğünde... bu gerçekten eğlenceli olacak!" demiştim.

gülüp "hadi öyleyse!" dedikten sonra aracın kapılarını açmıştı. arabaya bindikten sonra anahtarımı max'e uzattıktan sonra kemerimi bağlamıştım. max, anahtarımı cebine koyduktan sonra arabayı çalıştırıp kemerini bağlamıştı. otoparktan çıktıktan sonra ilerlemeye başlamıştı.

saat neredeyse sabah olmasına rağmen monte carlo hâlâ oldukça hareketliydi.

"buralar kalabalık ama tünelden sonra yol büyük ihtimal boştur. şehrin senin yaşadığın kısmı biraz daha sakin."

başımla onaylayıp "evet evi tutarken babam söylemişti. daha iyi bir yer bulana kadar ilk seçeneğim orası oldu. birkaç ay sonra daha doğrusu daha iyi bir yer bulduğumda oraya geçeceğim." demiştim. "bu arada sen nerede yaşıyorsun?.."

"ben... ben... daniel'la aynı apartmanda yaşıyorum."

"ah ne güzel. yakın arkadaşsınız sanırım. yani nora hep bahsediyordu."

"evet, danny'i severim. o eğlencelidir."

"apartmanınızın manzarasına ve konumuna bayıldım. tam benim aradığım gibi bir yer."

"nora'nın evine de çok yakın..." diye eklemişti.

gülüp "evet bu kesinlikle benim en önemli şartlarımdan biri." demiştim.

max tünele yaklaşırken "biraz hız yapsam... bu senin için sorun olur mu?" diye sormuştu.

başımı iki yana sallayıp "hayır." demiştim.

tünele girerken gaza bastıktan sonra bir ara nefesimin kesildiğini hissetmiştim. ama bundan kesinlikle zevk alıyordum.

bir süre sonra yavaşlamıştı. bana baktığında ben de gözlerimi yoldan ayırıp ona bakmıştım. "bu... gerçekten iyiydi max."

muhtemelen babam; monaco sokaklarında, ruh hastası bir hız bağımlısının son model spor aracıyla son sürat gittiğimi bilse kalp krizi geçirirdi ama bu kesinlikle mükemmeldi...

tebessüm ettikten sonra "eğlenmene sevindim. korkacağını düşünmüştüm." demişti.

yüzümü buruşturup "babamın eskiden f1 aracı kullandığını, şu anda da bir takımın hissedarı olduğunu ve üvey annemin bir f1 test pilotu olduğunu biliyorsun değil mi?" diye sormuştum.

"ailen seviyor diye bir şeyi sevmek zorunda değilsin. sen özgür birisin... mesela nora hız yaptığımda korkuyor."

başımla onaylayıp "haklısın ama ben araba kullanmaktan ve hız yapmaktan oldukça zevk alıyorum." demiştim.

evime yaklaşırken ona birkaç jestle yolu tarif etmiştim. apartmanımın önüne geldikten sonra burası olduğunu söylemiştim.

arabayı durduktan sonra bana bakıp "tüm bir akşam için teşekkür ederim. benim için biraz zor bir gündü seninle tanıştıktan sonraki kısmı ise gerçekten eğlenceliydi. tanıştığımıza memnun oldum stella..." demişti.

gülümseyip "ben de memnun oldum. beni bıraktığın için teşekkür ederim." demiştim.

"belki... bir gün seninle bir karting pistinde yarışırız." demişti.

gülerek "bu resmî bir yarış daveti miydi? ben varım." demiştim. kemerimi çözdükten sonra "bunu bir ara tekrar konuşalım. her şey için tekrar teşekkürler ve iyi geceler max..." diye eklemiştim.

gülüp "ne zaman istersen... asıl ben teşekkür ederim stella. iyi geceler..." demişti.

arabadan inip kapımı kapattıktan sonra apartmana doğru ilerlemiştim. kapının önüne geldiğimde çantamdan anahtarımı çıkarırken göz ucuyla arkama baktığımda max'in hala beni beklediğini fark etmiştim. hızlı bir şekilde kapıyı açtıktan sonra içeri girmiştim. kapıyı kapatmadan önce max'e el sallamıştım. ben kapıyı kapattıktan sonra max de kızla kapının önünden uzaklaşmıştı.

max verstappen, kesinlikle medyada lanse edilenden çok ama çok farklı biriydi...

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro

#au