LUCY VS MİRANDA (SAMANTA VE LUIGI)

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

Aynı gün hatta akşam içinde ikinci bölüm. Bir an önce yeni bölümlere geçmek istiyorum. Umarım istediğim bölümlere yarıyıl tatiline kadar gelirim. Neyse size ii okumalar :)))))

Lucy:

Odalar içinde koşuştururken birden durdu.

"Hadi sarı peri. O sakura için dövüşelim. Bu hayata saçma bir neden katalım. Kazanırsan o senin, ama kaybedersen o benim."

Düşünmeye fırsat bile bulamadan masada yapılan saldırı tekrar oldu. Neyseki bu saldırıdan saklanarak kendimi korudum. O sırada Natsu'ya baktım. Ama yoktu. Demekki o da Edward'ın peşinden gitmişti. Bunun anlamı benle Miranda'nın karşı karşıya kalmıştık. Umarım zorlanmam. Yine de onu biraz oyalamak için konuşmaya çalıştım.

"Miranda. Neden bu kadar şeye sahipken daha fazlasını istiyorsun? Bir ailen var: Edward. Diğer kraliyet soyluları. Zenginsin de. Tamam geçmişte ben de zengindim ama o ayrı. Daha neyi istiyorsun?"

Onun yüzüne bakmaya çalıştım. Yüzünde keder ve nefret dolu bakışkar vardı. Neden bilmiyorum ama kendimi ona yakın hissettim. Sonuçta ilk kez içindeki gerçek duyguları görüyordum.

"Beni oyalamak için böyle konuştuğunu biliyorum. Ama sen de bir şeyler var. İnsanların içindeki acıyı, kederi anlayan bir şey."

Aklıma Eclair (movie) geldi. O da aynı şeyleri söylemişti. İster istemez gözümden bir yaş aktı. Ama onun mutlu olduğunu hissediyorum. Beni hep izliyor. Tıpkı annem ve babam gibi...

Miranda bunlardan habersiz konuşmasını sürdürdü.

"Sen de benim içindeki acıyı ve kederi gördün. Ya da hissettin. (Yere oturur) Yine de anlatacağım."

Ben de onun yere oturnasıyla rahatladım ve ona döndüm. Gerçekten aramızda bir samimiyetin oluştuğunu hissediyorum.

"Aslında ben gerçek Miranda değilim."

ÖYLE PAT DİYE SÖYLENİR Mİ BE...

"Bana öyle bakma. Bunları ilk kez yabancıya anlatıyorum. Ama bütün bunlar gerçek Edward yüzünden oldu."

O DA MI SAHTE???

"Sadece dinle. Şu bakışları kes. Gerçek adım Samanta. Ağabeyimin de Luigi. Nam-ı diğer sahte Edward.

DEMEK BU YÜZDEN NATSU'YA SARKIYORDUN!!!???

"(Umursamadı) Bizim bir annemiz vardı. Melek gibiydi. giymedi gidirdi, yemedi yedirdi, içmedi içirdi. Hasta olduğumuzda hep sabahladı. Yaşasaydı bile ona borcumu ödeyemezdim. Ağabeyimde öyle. Keşke babamızda annemin iyi ve kırılgan kalbini anlayabilseydi. (Gözleri sinir ve nefretle bakar)  İşi gücü içki, kumar, sigara. Bizi hiçbir zaman umursamadı. Hep bizi kullandı. Eğer bizi kullanamazsa da döverdi. Tabii annem kendini feda etmezse... O acıyı üstümüzden alıp kendi yüklenmezse...

Anlayacağın üzere fakirdik. Bu yüzden annem çalışmak için temizlik işlerine gitmeye başladı. Genelde ben de giderdim. Ağabeyim de arada gelirdi. Yardımcı olmak için... En sonunda kralın kız kardeşinin hizmetinde çalışmaya başladı. Görevi ağabeyim gibi 9 yaşındaki Edward'a bakmak ve onun dağıttıklarını toplamak. Bu iş annemin aklına yatmıştı. Hem Luigi ile arkadaş olabileceğine inandı. Keşke öyle olsaydı...

Luigi ve Edward hiç anlaşamadı. Bu durum anneme olan karşı tavrını da etkiledi. Ona çöp mualemesi yapıyordu (ellerini sıkar). Sürekli sadece basit bir hizmetçi parçası olduğunu söyleyip duruyordu.

Tüm bunlar olurken annem bir gün hastalandı. Daha o gün babam bizi terketti. Ona bir şey kazandırmayacağımızı anlamış olmalıydı. Tabii kendimize de bir şeyler kazandırmalıydık. Bu yüzden Luigi annemin yerine işe gitmeye başladı. Tabii Edward'a başkası bakıyordu. Luigi sadece temizlik getir-götür işkerini yapıyordu.

Annemin hastalığı ilk başlarda iyiydi hatta saraya bile gidiyordu ama son bir ayında gitmedi. İyice kötüleşti. Ve bir sabah güneş parlarken bir meleğin ışığı sönmüştü.

Onun ölmesi bizi çok değiştirdi. Özellikle de Luigi'yi. Son zamanlarda tuhaf davranıyordu. Sanki bir şeyler biliyorda saklıyordu. Neyseki onu öttürdüm. Bana 'Annemiz nasıl öldü, biliyor musun?' dedi. Ben de başımı hayır anlamında çevirdim. Meğersem o Edward adisi annemin yiyeceklerine zehir katıyormuş. Sırf ondan ve Luigi'den kurtulmak için...

(Lucy'ye ağlamaklı bakar) Söyler misin bana sarı peri: insan birisini sadece ve sadece nefret ettiği için öldürür mü? Eğer biri öyle bir şey yaparsa artık o insan değildir. Çünkü insan acır. Merhamet eder. Bunu kara loncaya girerken de biliyordum. Bu yüzden insan olmayı yıllar önce bıraktım."

"Mi-Samanta..."

"Bu kadar oyalandığımız yeter. Hadi sarı peri. Savaşalım. Bakalım kim kazanacak? İnsan mı yoksa canavar mı?"

İnan bana Samanta, ben de bu sorunun cevabını merak ediyorum...

Yazar-chan:

" Pislik. Bunu ödeyeceksin. (zar zor konuşur)"

"(pis pis sırıtır) Öyle mi? Sen mi bana ödeteceksin?"

"Eğer onun kılına zarar gelirse kendini ölmüş bil."

"Ama ona ben zarar vermeyeceğim. Zaten onun işini bitirecek. Ben de seninki ni."

"O zaman ben de ikinizin işini bitireceğim. (psikopat bir şekilde güler)"

Natsu bu saldırıdan kaçamadı ve bu onda derin bir yaraya sebep oldu. Ama zor olsa bile hala ayakta. Sevdiği kız ve loncası için savaşıyor. Bir peri yıpranmış kanatlarına rağmen uçuyor.

Natsu:

Şu pislik Edward. Ona  mutlaka haddini bildirmeliyim. Ona sevgi ne demek, lonca ne demek göstermeliyim. Öğrendiklerimi göstermeliyim.

Tam ona saldıracağım sırada acı içinde kıvrandı. NOĞLUYOR LAN??? DAHA ELİMİ KALDIRMADAN MI SALDIRI YAPTIM??? E yani sonuçta Salamender'im. Olacak o kadar...

Hevesim kursağımda kaldı. Meğer onlar geldiği için durduk yere acı çekiyormuş...

Bu  seferki sanırım uzun oldu. Neyse bir süre yetsin size. Yeni bölümler bekleyin az kaldı. Yakında geliyorum...

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro