3. BÖLÜM

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

Keyifli okumalar...

Sabah erkenden kalkıp banyo yaptıktan sonra üstümü giyindim. Yapmam gereken bir işim vardı ve bu iş canımı sıkıyordu. Daha geldiğim bir hafta olmuştu ama şimdiden sıkılmıştım.

Biran önce onu öldürüp gitmeliydim. Ama böyle hizmetçilik yaparak olmuyor. Ona daha da yaklaşmalıydım. Bir şeyler yapmalıydım. O kadar işimi bırakıp geldim buraya. Yokluğumun olay yaratacağı belli. O yüzden onların maksatların öğrenmeliyim. Beni bulduktan sonra ne yapacaklarında merak ediyorum.

Bu merakımı istediğim zaman giderebilirim ama ne beklediğimi ben bile bilmiyorum. Hemen şimdi de yapabilirim bunu. 1 haftadır kafese girmiyorum ve bu da öldürme tutkumu büyütüyor.

Günü günden gözüm dönüyor herkese karşı. Mutfakta çalışan kadınları öldürmek istiyorum artık.

Ne yapacağımı düşünerek yatağıma oturdum. Kafamı ellerimin arasına alıp gözlerimi kapattım.

Gidip konuşacaktım. Eğer bir şey yapmaya kalkarsa öldürürüm olur biter. Zaten yüzümü görenlerin ve kimliğimi bilenlerin sonu ölüm!

Gözlerimi açıp odanın nemli havasını ve ona karışan saçlarımdaki şampuanın kokusunu içime çektim. Derin bir nefes alıp verdikten sonra ayağa kalktım.

Odadan yavaş adımlarla çıkmaya başladım. Sabrediyordum...

Onun ölümüne dakikalar kalabilir ve bir kaç dakikasını tatlı rüyasında geçirmesine izin verecektim. Yukarı katın merdivenlerine yaklaştığımda birinin ismimi söylemesiyle duraksadım.

Arkama bile dönmeden konuşmasına izin verdim. "Sofra hazırlanacak sen nereye gidiyorsun?!" diye konuşan kadının sesi sinirimi bozmuştu. Kendini bir halt sanıyordu. Sırf bu eve herkesten önce gelip çalıştığı için kendini tüm yardımcılardan üstün gösteriyordu.

Benim böyle yavaşlığım onu kızdırmış olacak ki, sesi sinirli çıkmıştı. Adımlarımı yeniden harekete geçirip yürümeye başladım.

"Ben seni Hanımefendiye şikayet edeyim de aklın başına gelsin!" diye alayla gülümseyince durdum ve ona döndüm.

Yüzümdeki korkunç gülümsemeden bahsetmek istemiyorum bile ama yüzündeki korku kendini ele veriyordu.

"Git kime istersen şikayet et! Onun gibi 100 tane hanım efendiyi ve bey efendiyi satın alırım ben!" diye sessiz bir şekilde tısladım ve arkamı dönüp, merdivenlerden çıkmaya devam ettim.

"Se..Sen! Kim olduğunu sanıyorsun?!" diye bağırması yüzümü gülümsetmişti. Korkunun içindeki cesaret kırıntıları işte. Bir kere dönüp ona baksam o kırıntılar da kaybolurdu ama yapmayacağım. Yazık kadına benim elimde kalmasın o da...

Odanın kapısına yaklaşıp bekledim. İçeri girip ne yapmam gerekiyordu diye kafamda hayal kurmaya başladım. Ama kurduğum tüm hayallerde Revan ölüyordu.

Hayal kurmayı bırakıp kapıyı açmaya başladım. Bakalım zaman bana hangi hayalimin gerçekleşeceğini gösterecek.

Sessiz adımlarla içeri girip kapıyı yeniden kapattım. Üstüne anahtarla kapıyı kilitleyip yürümeye başladım.

Yürüyerek odasındaki köşeyi döndüğümde ona ulaşmıştım. Yatağında gerilerek uyuyordu. Aslında uyanıktı. Çünkü hiç rahat gözükmüyordu. Bir eli yastığının altındaydı. Silahını hazır tutuyordu.

Yatağına yaklaşıp adımlarımı durdurdum. Ölüm sessizliğini bozarak "Uyanık olduğunuzu biliyorum." dedim ve ellerimi rahat bir şekilde kalbimin üstünde birleştirdim.

Yüzündeki alaycı gülümsemeyle gözlerin açtı. Yerinde doğrularak sırtını yatağın başlığına yasladı ve benim gibi ellerin rahat bir şekilde kalbinin üstünde birleştirdi.

"Ne istiyorsun? Bu ne cüret?" dedi ve beni süzmeye başladı. O beni süzerken gözlerimi gözlerine kenetlemiştim. Gözlerine ve hareketlerine dikkat etmeliydim.

Sessizliği yine bozarak arsızca "Beni baştan çıkarmaya mı geldin?" dedi ve gülerek devam etti " Eğer öyleyse hiç tipim değilsin." diyip gitmem için elini salladı.

Bu sefer alayla gülümseme sırası bendeydi...

"Tüm işin beni arayıp bulmak ama ben istenmediğim sürece bulunmam." dedim kendimden emin bir ses tonuyla.

Bir kaç saniyenin içinde anlamış olacak ki, silahın alarak yatağından fırladı.

Silahı bana doğrulturken baya endişeliydi. Kalbinin hızla atan sesi ortamdaki ölüm sessizliğini bozuyordu.

"Yanında silahın yok savunmasızsın!" dedi tıslayarak. Bu da benden korktuğunu gösteriyordu.

"Beni daha iyi araştırmalıydın. Ben zaten canlı bir silahım!" dedim aynı onun gibi.

Pes etmiş olacak ki, silahı indirerek "Ne istiyorsun?" dedi. Bense hiç duruşumu bozmadan "Bildiklerini.."dedim.

"Yanlış bir şey yapmaya kalkarsan bu evdeki herkesi öldürürüm!" diye tehdit etmeyi de unutmadım ama bu bir tehdit değildi. Beni bilenler bilir, gerçi beni tanıyıp ta yaşıyan biri de yok.

Çaresizce "Tamam." demesini izledim sessizce. Aile gerçekten insanın zayıflığı. Ailemden kimse kalmadığına bir zayıflığım da yok.

Üstünü giyinmesini beklerken camdan dışarıya bakmaya başladım. Camın yansımasından cebinden bir iğne çıkardığını gördüm. Bana böyle bir yanlış yapmayacaktı!

Yavaş yavaş bana yakınlaşmasını izledim. Çok aptal biri. Ailenden kimseyi sağ bırakmayacağım! Hiç kimseye acımayacağım. En önemlisi de bunları senin gözünün önünde yapacağım!

Yüzümü aniden ona dönüp bakmaya başladım. İğne hala elindeydi. Kolunu açıp iğneyi koluna vurduğunda şaşırmadım değil.

Şaşırdığımı anlayacak ki, "Şeker hastasıyım." dedi.

Sinirle derin bir nefes alıp ona bakmaya başladım. Planlarım suya düştü. Daha sana neler yapacaktım. Gözünün önünde aileni öldürecektim.

"Gidelim?" Diye sordu. Önden yürümesi için işaret verdim. Önden yürüyünce bende arkasından yavaş adımlarla yürümeye başladım. Merdivenlerden inip odama geçtim ve bavulumu topladım. Artık burada işim bitmişti.

Yorumlarınızı bekliyorum.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro