LIGHT ÇİFTİ

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

Bu sefer erken yazıyorum. Sonuçta yılbaşından dolayı tatil. Bu da benden size yılbaşı hediyesi. Neyse size iyi okumalar. Nice senelere...

"Pislik. Bunu ödeyeceksin. (zar zor konuşur)"
"(pis pis sırıtır) Öyle mi? Sen mi bana ödeteceksin?"
"Eğer onun kılına zarar gelirse kendini ölmüş bil."
"Ama ona ben zarar vermeyeceğim. Zaten onun işini bitirecek. Ben de seninki ni."
"O zaman ben de ikinizin işini bitireceğim. (psikopat bir şekilde güler)"

Lucy:

Yarım saat içinde sarayın önüne geldik. Natsu kısa sürede kendini toparladı ve sarayın içine girdik. Sarayın güzel olduğunu söylemeye bile gerek yok. Fiore kralının ki kadar güzel değil elbette.

İlk önceliğimiz kim olduğumuzu  anlamamaları. Ben bu işi bir çift eldivenle çözmüştüm. Natsu zaten uzun kollu giymişti (Y.N. sabahtan beri işaretlerini saklıyorlar). İkinci önceliğimiz ise eserleri araştırmak. Her ne kadar eserler hakkında bilgimiz olmasa da... Hemen gözümüz eserleri aramakdı. Bununla beraber yavaş yavaş yürüyorduk. Karşımızda kocaman bir kapı vardı. Sanırım balodaki herkes ve şu bizim eserlerde orada olmalı. Kapının önünde iki kişi vardı ve bizi gördüklerinde davetiyeyi sordular. Biz de ustanın bize verdiği davetiyeleri gösterdim. Belli ki bu görev için baya uğraşmışlar. Kim bilir belki de kralda bu işin içindedir.

Kapıyı açtılar ve içeri girdik. Sosyeteden kim varsa katılmışlardı baloya. Yine de çok büyük bir kalabalık yoktu.

"Hey Lucy bak. Eserler şurada." (Natsu)

"Bana gerçek ismimle seslenme. Yakalanacağız yoksa." (Lucy)

"Hadi şu eserlerin yanına gidelim."(Natsu)

Beni anladı mı gerçekten merak ediyorum. Beni çekiştirerek eserlerin yanına götürdü. Nedense çok hevesliydi. Oysa umrunda bile değildi sabah. Umarım yaygara çıkarmaz.

Eserlerin kimisi çok büyükken kimisi çok küçüktü. Aynı zamanda çok eski gözüküyorlardı. Camların içinde öyle duruyorlardı. Üstünde de küçük yazılar vardı (camın üstünde). Hemen okudum. Ama fazla bir şey yoktu. Sadece yapıldığı yıl ve hangi krallık tarafından yapıldığı yazıyordu. Rose Krallığı (yazar kafadan attı :D )... Bu krallığı daha önce duymuştum. Keşke adı gibi zarafeti olsa. Zamanında bir çok krallığı yok etmiş ve her yeri kan gölüne çevirmiş. Ama Bay Fiore kralla teke tek bir mücadeleye girmiş ve kazanmış. Böylelikle Rose'un kralını yenmiş ve tahta geçmiş. Ülkenin ismi ülkede eskiden çok fazla gül bulunmasından geliyormuş. Ama kralın yaptığı savaşlarda güller yok olduğu için Bay Fiore ülkeye kendi adını vermiş. Fiore Krallığı... (yazarın hayal dünyası :D ). Ve yepyeni bir ülke yepyeni bir dünya.

Belki bunları eserleri anlatırken kullanabilirim. Biraz sallamış gibi olacak ama olsun. Belki de araştırmak için götürmemiz gerektiğini söyler ve onları loncaya götürürdük. Ama ya zorluk çıkarırlarsa? Büyücüler mi onu bile bilmiyoruz. Savaştan da kaçmayız ya.

"Jasmine benim karnım açıktı. Hadi bir şeyler yiyelim." (Natsu)

"Tamam. Daha sonra inceleriz."( Lucy)

İyi bari bu kez pot kırmadı. Büfenin yanına gittik bir şeyler yedik. Tam bu sırada borozanlar öttü. Sanırım Light çifti geliyor.

Anons yapıldı ve aşağıya geldiler. Tek tek masadaki insanların yanına ziyaret ediyorlardı. Ama bir türlü yanımıza gelmediler. Açıkçası sıkılmaya başlamıştım. Natsu da sıkılmış olacaktı ki homurdanıp duruyorlardu. Birden hareketlemeye başladı.

"Hey Lu-Jasmine. Bir planım var." (Natsu)

"Öyle mi? Peki ne-" (Lucy)

Beni birden yere doğru itti. Bu aptalın planı ne? Yere düş-... Hayır bir dakika düşmedim.

"Hanımefendi biraz daha dikkatli olmalısınız."

Olamaz adamın birinin üzerine düştüm ve beni tuttu. Kızarmışdım.

"Üz-üzgünüm." (Lucy)

Natsu biraz sinirlenmiş gibiydi. Sonuçta beni o itmişti. Oh olsun Natsu Bey...

Adamın üstünden kalktım. Yanında bir kadın vardı.

"Jasmine biraz daha dikkatli ol. Bak insanları rahatsız ediyorsun." (Natsu)

"

Beni sen ittin be.

"Go-gomenne" (Lucy)

Beni tutan adama ve yanındakine döndüm. Ama onlar...

"Bu arada ben Edward Light. Bu da eşim Miranda."

Elini bana sonra da Natsu'ya uzattı. Miranda da aynı şekilde elini uzattı. Natsu kolunu omzuma koyarak

"Ben de Allen Flower. Bu da hayatımın aşkı Jasmine."

Sanırım daha deminki olaya hala sinirliydi. Çünkü son cümleyi vurgulayarak söylemişti. Yine de kızarmama engel olamadım.

"Demek tarih bilimcileri sizsiniz. Ama gençsiniz." (Miranda)

"Şey aslında biz tarihi çok severiz. Bu yüzden küçüklüğümüzden beri bu konuları araştırır kitap okuruz. Ayrıca bir büyüden dolayı biraz genç gözüküyoruz. (Lucy)

"Vay açıkçası kıskandım. Sonuçta tüm kadınlar genç görünmek ister. Bana da bu büyüyü söylersen minnettar olurum. (Miranda)

"Üz-üzgünüm. Bir kaza eseri olduğu için bilmiyorum." (Lucy)

Biraz yüzü asıldı.

"Umarım çok kötü şeyler yaşamamışsınızdır." (Miranda)

Natsu ve Edward 'Bir sussanız da konuya geçsek' der gibi bakıyorlardı.

Açıkçası daha ne kadar yalan söyleyebilirim bilmiyorum. Bu yüzden ben de direk konuya geçtim.

"Gerçekten bu eserler harika şeyler. Tarihin bir parçasını anlatıyorlar. O dönemin yaşam koşullarını, insanın hayatta kalma yollarını, yedikleri, içtikleri şeyleri ve kısaca hayatın geçmişini anlatıyor." (Lucy)

Wow bunları ben mi söyledim. Bu kadar bilim konuşabileceğimi bilmiyordum.

"Çok doğru söylediniz Jasmine-sama. Tarih insana kendisinden bir şeyler katıyor." (Edward)

Biraz daha tarihten konuşursak içim şişmekten dolayı patlayacak. Bu kadar konuşmak bile beni bitirdi.

"Eserleri inceledik ve gerçekten güzel. Ama biraz daha incelemek için onu götürmemiz gerek." (Natsu)

"Doğru. Onların daha dayanıklı olması için çalışmalar da yapılacak." (Lucy)

"A öyle mi? Ama şimdi olmaz. İnsanlar onca yolu onları görmek için geldiler. Anlaşma yapalım. Yarın öğleden sonra saraya yani buraya gelin. Biz de onları hazırlatıp size verelim. O sırada birlikte bir şeyler yeriz. Hem birbirimizi daha yakından tanımış oluruz. (bunları derken Natsu'nun yanına gider ve ellerini onun omuzlarına koyar.)" (Miranda)

Bu kadının derdi ne? Evli olduğu halde neden kocama (Y. N. asdfghjkl) sarkıyor? Tanrım beni sinir etmeyi nasıl da beceriyorlar.

"Evet bizim için uygun. O zaman biz şimdi gidelim. Bugün çok yorulduk. Dinlenmek istiyoruz." (Lucy)

"Peki. O zaman yarın görüşürüz." (Miranda)

Natsu'yu kaptığım gibi dışarı çıktım. Kapının önünde at arabası vardı. Hemen ona bindik. Gidebileceğimiz kadar yolu uzattırdım. Kafamda yalnızca bir soru vardı: İnsan neden evliyken başkasına asılmaya çalışır?

AŞIK PERİLER BU GÖREVİ BİTİREBİLECEKLERİNİ SANIYORLARDI. TEK YAPMALARI GEREKEN DÜŞMANI KANDIRIP ARALARINA SIZMAK VE DAHA NE OLDUĞUNU ANLAMADAN ONLARA BİR DARBE İNDİRMEK. FAKAT KARŞILARINDAKİ DÜŞMANI YETERİNCE TANIMIYORLARDI. PEKİ KİM ÖNDE: HER ŞEYLERİYLE SAVAŞAN PERİLER Mİ YOKSA BİRBİRLERİ DIŞINDA HER ŞEYİNİ KAYBETMİŞ DÜŞMANLAR MI?

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Pro